GARİP, ÖKSÜZ, YETİM AĞLAR
İnsanoğlu şimdi bitmez hülyada,
Sadece para, mal görür rüyada,
Bilmez ki neler var fani dünyada,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
Gözünden hep akan kanlı yaşında,
Zehir vardır sanki ekmek, aşında,
Nereye gitsek her köşe başında,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
Türlü yiyecekler her gün teşhirde,
Çekici, göz alan her şey zahirde,
Dünyada var olan her bir şehirde,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
Ne kokular vardır esen yellerde,
Taşınır her yere akan sellerde,
Dağlarda, bayırda, ıssız çöllerde,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
Yardımlaşma olsun melekemizde,
Paylaşma olmalı hep ilkemizde,
Köyümüz, kentimiz ve ülkemizde,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
Nameler çalınır sazın telinde,
Türküler söylenir halkın dilinde,
Sevgiyle uzanan şefkat elinde,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
Ocakta, Nisanda, Temmuz, Eylülde,
Bahçede, çiçekte, gülde, bülbülde,
Beynimde, ruhumda, kalpte, gönülde,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
Her adım, her fiil, her bir eylemde,
Her zaman her ortam, her tür söylemde,
İl, ilçe, yörede, bütün âlemde,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
Garipler yer alsın sözde, cümlede,
Öksüz, yetim olsun her bir hamlede,
Bütün mahallede, bütün bölgede,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
İsimleri geçer hep müjdelerde,
Arayıp bulmalı tüm beldelerde,
Kıyamda, rükûda ve secdelerde,
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.
İlkbaharda, yazda, kışta, hazanda,
Başı okşanırken her yer, her anda,
Kutsal beldelerde, hem Ramazan’da
Bir garip, bir öksüz, bir yetim ağlar.