kazim_ozturk@mynet.com

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlıktan ayrılması kararının ardından medya, mal bulmuş mağribi gibi, bu habere sarıldı!

Zaten çoktandır, ülkeyi, büyütmeye, kalkındırmaya, dünyada söz sahibi yapmaya, insan hakları, hukukun üstünlüğünü yürürlüğe koymaya, otoyollar, havaalanları, hızlı trenler, yerli, tank, top, uçak, İHA, bilgisayar yazılımları… ile ülkeye nefes aldırmaya yönelik faaliyetleri ile AK PARTİ’nin başarılarını, çekemeyen basının eline fırsat geçmiş oldu! Türkiye, büyümekte! Dolayısıyla hali hazır Anayasa, büyüyen Türkiye’ye dar gelmektedir. Zira kullandığımız Anayasa, darbe anayasasıdır! Bu Anayasa ile ülkemizin daha ilerilere gitmesi mümkün değil.

Hatta büyüyen, gelişen Türkiye’ye en yakışanı; Başkanlık sistemidir. Başkanlık sistemine geçiş için her ne kadar bir resmiyet yoksa da, yavaş yavaş uygulamalar başlamış durumda. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Başbakanlıktan ayrılma kararı bunun açık bir göstergesidir. Kararı ilk defa duyanlar; “Erdoğan, Davutoğlu’nu kovdu, refüze etti, diktatörlüğünü ortaya koydu…” gibi umutsuzca sözler ettiler! AK PARTİ’ye oy vermiş olanlar da bile olumsuz ifadelere rastladım!

Dahası; “ben bir daha AK PARTİ’ye oy vermeyeceğim, Erdoğan, yavaş yavaş damadını Başbakan yapmak için, Davutoğlu’nu harcamayı yeğledi” de diyenleri duydum.

İngiltere'de yayınlanan haftalık Economist dergisi: "Erdoğan'ın, Davutoğlu'nun altındaki halıyı çektiğini" yazdı.

Ama Başbakan Davutoğlu; “Cumhurbaşkanımız ile insani ve kardeşlik hukukumuzu gözeteceğim, asla spekülasyon yapılmasına müsaade etmem. Ben verdiğim söze sadığım, Cumhurbaşkanımız hakkında tek bir olumsuz söz ağzımdan çıkmadı, çıkmayacak. Cumhurbaşkanımızın onuru benim onurumdur. Kimse yeni fitne kapıları açmaya çalışmasın. Cumhurbaşkanı ile vefa ilişkimi sürdüreceğim Cumhurbaşkanı ile aramızdaki, insani kardeşlik hukukudur. Cumhurbaşkanı ile dostluğum her şeyin önünde. Cumhurbaşkanı ile son nefesime kadar kardeşlik ilişkimi sürdüreceğim. Onun ailesinin onuru benim ailemin onurudur. Kimse yeni fitne kapıları açmaya niyetlenmesin.

Siyasete girme kararını ben AK Partimizin kapatılma davası açıldığı gün verdim. Olağanüstü kongreye aday olmayacağım ancak AK Parti'nin neferi olarak mücadelemi son ana kadar sürdüreceğim.

İkinci koruyacağım hukuk partimin hukukudur. Kim ki partimizde bir gedik açmaya, partimizden yolunu ayırmaya çalışırsa onun karşısında ben olurum." dedi.

Haliyle yeni Başbakan kim olursa olsun, Türkiye’nin ilerlemesi için seferber olacağına inancım tamdır. Artık, bugünden sonra Türkiye’yi kimse durduramaz.

O bakımdan çeşitli spekülasyonlara girmemek, her söze kulak vermemek, fitnecileri sevindirmemek lazım. Davutoğlu; ne harcandı, ne refüze edildi ve ne de altından hali çekildi! İlerleyen zamanda Erdoğan’ın bir numaralı yardımcısı olarak yoluna devam edecektir.

Olayları değerlendirirken, geçmişte yapılanlara bakmakta yarar var. Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan isteseydi ilk başta, Abdullah Gül’ü değil de kendisi Cumhurbaşkanı olarak devreye girerdi.  Çünkü elinde fırsat vardı. Ama öyle yapmadı, severek, isteyerek Cumhurbaşkanlığını; “Cumhurbaşkanı adayımız, kardeşim Abdullah Gül” diyerek ikram etti! Devletin başı olmak, en önemli konumda bulunmak… bunu kim istemez? Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan, hiçbir mesai arkadaşına vefasızlık yapmamıştır. O bakımdan Başbakanımız sayın Ahmet Davutoğlu’na da vefasızlık yapmayacaktır. Zamanla göreceğiz.