Bugün; 29 Nisan 2024, Pazartesi
Mehmet Emin Parlaktürk
Metni küçült
Mehmet Emin Parlaktürk
Erkeklere karşı yürüyüş yapan kadınlarımız!
Tarih : 2020.08.07  16:41:37

Erkeklere karşı yürüyüş yapan kadınlarımız!

 "İÇERİ ALAMADIĞIMIZ GÜNLER ÇOKTUR"

Bu yazının muhatabı tüm kadınlarımız değildir elbet. Onlar bizim baş tâcımız, gönül ilâcımız.
Cinsiyetleri farklı olsa da bizim inancımız, kadınla erkeği "insan" sıfatıyla eşit kabul eder, tıpkı tarağın dişleri gibi. Buradaki eşitliğin "cinsiyet eşitliği" olmadığını söylemeye gerek yok!
Kadınların erkekler üzerinde, erkeklerin de kadınlar üzerinde hem hakları vardır, hem de birbirlerine karşı görev ve sorumlulukları.
Kur'an ayetlerine ve Hz.Peygamber'in (s.a) hayatına, söz ve uygulamalarına baktığımızda, İslam'ın kadına nasıl değer verdiğini açıkça görürüz.
*** 
Gelin görün ki bugün; ezilen, horlanan, küçümsenen, zayıf ve güçsüz addedilen, şiddete maruz kalan, tecavüze uğrayan, reklam aracı görülen, sermayenin hizmetçisi ve kapitalizmin kölesi durumuna düşürülen kadınımızın bu hazin durumu mevzubahis olduğu zaman, suçlu İslam olarak gösteriliyor maalesef. 
Dikkat buyurun, suçlu gösterilen "İslam" dedim. Oysa, Müslüman toplumu oluşturan unsurlar arasında sadece İslam yok! Hatta, İslam yok denecek kadar az. Çünkü, toplum anlayışını oluşturan unsurlardan kültür, töre, adet, gelenek ve görenekler daha baskın ve etkili. Ve bunların büyük çoğunluğunun gerçek İslâm'la yani Kur'an ayetleriyle ve Peygamberimizin örnek hayatıyla ilgisi yok!.. 
Başka bir ifadeyle, halkın örf ve adetlerinin harman olduğu gelenekselleşen kültür ağırlıklı din anlayışıyla, vahye dayalı İslam anlayışını karıştırmamak gerekir.
Toplumun kadın anlayışındaki bu yanlışlığı, eksikliği, çarpıklığı gidermek adına yasalarda yapılan değişikler ve kadınları çalışma hayatına teşvik edip işe alımlarda gösterilen pozitif ayrımcılık, hatta mesailerinde sağlanan esneklik ve avantajlar, kadınlarımızı daha da iştahlandırıp cesaretlendirmiş, dışarıda çalışmayı evindeki sıcacık yuvasına tercih eder hale getirmiştir.
Evlilik söz konusu olduğunda; "nerede çalışıyorsun?" diye eskiden erkeklere sorulurdu. Şimdi kızlara da soruluyor. Çalışan damat ve gelin, işlerini ve kariyerlerini düşünerek çocuk sahibi olmayı bile erteliyorlar!..
Bu, yeni nesil için ciddi bir sorun. 
Doğum oranlarının ve genç nüfusun giderek azalması sadece birey için değil, toplum için ve hatta devlet politikaları için de üzerinde durulması gereken bir mesele!
Acaba, başımızın tacı kadınlarımıza iyilik yapacağız derken, onlara haksızlık ediyor, kötülük mü yapıyoruz?!
Onlar bizim annelerimiz, ablalarımız, teyzelerimiz, halalarımız, yengelerimiz, kızlarımız... Onların saçının bir teline zarar gelsin istemeyiz. 
***
Demem o ki, güya kadınlarımıza özgürlük vereceğiz derken, onları köleliğe mi mahkum ediyoruz?!
Ayakları üzerinde dursun derken, şahsiyet ve onurlarını işverenlerin ayaklarının altına mı seriyoruz?!
Evine ekonomik katkı yapsın derken, onları sermayenin malzemesi haline mi getiriyoruz? 
Ev dışında çalışarak sosyalleşsin, sosyal çevresini genişletsin derken, ev içindeki sosyal hayatını aksatıp eşine ve çocuklarına hasret mi bırakıyoruz? 
Evde hapis gibi kalmasın da dışarı çıksın derken, şimdi eve sokamaz hale mi getiriyoruz?!
Bir yığın sorular...
***
Bunları düşünürken aklıma yaşanmış bir olay geldi, tam da bu kaygılarımızı yansıtıyor: 
Mehmet Akif görevli olarak Berlin’e gider. 
Orada tanıştığı bir Alman kadını:
"Affedersiniz, sizin şair olduğunuzu duydum. O halde merhametli bir kalbiniz olmalı. Diyorlar ki, memleketinizde kadınları eve kilitler, sokağa çıkmalarını engellermişsiniz. Onlara acımıyor musunuz?" diye sorar.
Mehmet Akif şu karşılığı verir:
"Yalanınız yok yanlışınız var madam. Biz kadınlarımızı içeriden dışarıya çıkarmıyor değiliz. Fakat dışarıdan içeriye alamadığımız günler çoktur."
*** 
Hafta içinde "Kadın hakları" adı altında gösteri yapan ve hatta emniyet müdürüne saldıracak kadar hırçınlaşan bazı kadınları görünce; zenginleştikçe şımaran, rahat ve refaha kavuştukça azgınlaşan insanlar gözümün önüne geliverdi.
Sınırsız özgürlük, sorunsuz maddi refah, devasa imkan ve geniş haklara sahip her insanda, bu başkaldırı, bu şımarıklık, bu isyankar tutum hep görülmüştür. 
Ama bu, pek hayra alamet değil!
Ah bu kadınlar İslam'ın kendilerine verdiği hak, yetki ve sorumluluklarını bir öğrenseler ve yaşasalar, aradıkları huzura da sahip olacaklar! Üstelik ahiretlerini de kazanacaklar! Ama çoğunun derdi bu dünya.
Kur'an-ı Kerim bu şımarıklık ve azgınlığın hiçte iyi olmadığını, bu durumun toplumun sonunu hazırladığını haber veriyor.
Yüce Allah, İsra suresinin 16.ayetinde şöyle buyuruyor: 
"Herhangi bir beldeyi imha etmek istediğimizde, oranın lüks içinde yaşayan şımarıklarına iyilikleri emrederiz. Buna rağmen onlar dinlemez, fısk-u fücura devam ederler. Bu sebeple, orası hakkında cezalandırma hükmü kesinleşir. Biz de orayı yerle bir ederiz."
*** 
Keşke "kadın hakları" diyerek onları ayırmayıp erkekleri de içine katarak "insan hakları" başlığı altında meselelere bakmış olsaydık!.. 
Belki o zaman insanlığımızın farkına varırdık da, kadın ve erkek arasındaki bu üstünlük yarışına ve rekabet savaşına kimse girmezdi! 
Sonuçta hepimiz aynı maddeden yaratılmadık mı?
Bu makale toplam 2916 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi