Bugün; 24 Nisan 2024, Çarşamba

Zirvede bulunanların, çelik çomak oyununu bırakmaları gereklidir
Tarih : 2014.08.26  16:44:23

     Yargıtay’ın, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın Feyzioğlu’nun adli yıl açılışında konuşma yapıp yapmaması ile ilgili olarak verdiği karar, bu günlerde çeşitli mercilerde ve mahfillerde tartışma konusu haline geldi.

   Bir kısım zevat, bu kararın yanlış olduğunu, devletin en başında bulunan ve millet tarafından seçilmiş olan Cumhurbaşkanına karşı, TBB başkanının korunduğunu ifade ederken, bir kısım zevat ta, bu kararı doğru bularak, bu karardan aldığı destek ve hızla, siyasal muhalefetler yapmakta ve hatta, sosyal medyada çok daha uç yazıların çıktığına tanık olmaktayız.

   Bu konu, kendi bağlamında değerlendirildiğinde, önce şunları görüyoruz: Bir devlet protokolü mevcut ve bu protokole göre, TBB başkanına konuşma yetkisi verilmiştir. Bu yetkiyi kullanmak üzere, kürsüye davet edilen Sayın Feyzioğlu, geçen adli yılın açılışında, ne adliyelerin ve ne de avukatların dağlar kadar birikmiş sorunlarına hiç değinmeden (maalesef öyle oldu) baştan sona kadar siyasal söylemlerde bulunmuş ve konuşma süresi de, ev sahibi olan Danıştay başkanının konuşmasının hemen hemen dört katı bir süreyi almıştır. Geride konuşacak olanlar vardır ve o konuşmacıların o saatlerde, bir takım yerlerde de programları bulunmaktadır. Sayın Feyzioğlu’nun süreyi bilerek uzatması, bir takım konuşmacılar gibi, Sayın Başbakanı da rahatsız etmiş ve önceden randevusu alınmış ve programı yapılmış yerlere yetişememe kaygusuyla rahatsızlıklar oluşmuştur. Sayın Feyzioğlu, bu konuşmasını adli konulara ve avukatların sorunlarına hasrederek uzatsaydı, belki de biraz daha hoşgörülü davranılabilecekken, hiç mesleki konulardan bahsetmeyerek, tamamen siyaset yapması ve yaptığı konuşmaların bir kısmının da gerçeklere aykırı olarak oluşturulan siyasal asparagasları içermesi, protokolü germiş ve ev sahibi de çok güç durumda bırakılmıştır. Sayın Feyzioğlu, protokolün kendisine tanıdığı bu konuşma hakkını suiistimal etmeden, kısa ve öz olarak siyasal konulara değinmeli ve çoğunlukla da, mesleki konuları dile getirmeliydi. Bu yaptığı yanlışlık, O’nun hem organizatörlere ve hem de protokolde bulunan zevata karşı yaptığı ciddi bir saygısızlıktı. Bunun bir hukuk adamı olarak, savunulacak hiçbir tarafı da yoktu. 

   Başka programlarının aksadığını gören ve konuşma da yapmayarak, salondan ayrılan Sayın Başbakanın tutum ve davranışları da, farklı bir tenkit konusu yapılmaktaydı. Neden sonuna kadar dinleyip, cevaplarını vermeden gitmişti? Neden siyasal muhalefete tahammül edemiyordu?.. Bu ve benzeri soruların cevabını, avukatı olmadığımız için vermeyi düşünmüyoruz. Ancak, başka programlarının aksaması, konuşmacının mesleki sorunlara temas etmeyip te tamamen siyasal konuşmalar yaparak, asparagaslarla da süslemesi ve hele hele çok uzun sayılabilecek bir sıra dışı konuşma yapması, psikolojik olarak Sayın Başbakanı rahatsız etmiş ve bunun dolgunluğu ile, nihayet salonu terk etmişti. Tabii bu da O’nun takdirleri ve hakları idi.

   Ancak bizi bu yazıyı yazmaya sevk eden, Sayın Başbakan’ın söylediği, “TBB başkanı olan bu zat konuşma yaparsa ben onun konuşma yaptığı salonda bulunmam” misillü sözleridir. Bu söz, her şeye rağmen siyaseten uygun değildi ve geride kalanlarla, ülke genelinde muhalefet ortamında bulunan kişiler, hemen bu söze sarılıp, bir insan olarak etten kemikten yaratılmış ve kendine göre de pek çok haklı mazeretleri bulunan, üstelik uzun bir süre oturduğu yerde haksız hakaretlere uğradığını hisseden, nezaket ve protokol kuralları aşılarak, uzun süreler kürsünün işgal edildiği bir yerde, diğer toplantıların aksatılması pahasına oturmaya devam etmeyeceği de öngörülmeliydi.  

   “Sayın Başbakan söylediği bu söz siyaseten de hukuken de yanlıştı” dedik.. Tamam, kabul. Ancak bu sözü duyan O’nun danışmanları ve bakanları, özellikle, İçişleri ve Adliye Bakanları, zamanını geçirmeden, bu konudaki gereken tedbirleri almalıydılar. Neydi o tedbirler?.. Devletin bir protokolü vardı ve tüm resmi merasim ve programlar, bu protokole göre yapılırdı. Bu protokolü Bakanlar Kurulu hazırlar ve tüm ülkede uygulanırdı. Bu protokolde, tüm kabuller, katılımcı kurumlar ve kişiler, konuşmalar vs. hakkında düzenlemeler yapılır, herkes bu düzenlemedeki yerine göre katılımını sağlayıp, üzerine düşen değerlendirmeyi yapardı, konusuna göre. Sayın Başbakan böyle bir protokolün varlığını biliyordu ve buna rağmen bu sözü söylemişti. Aslında bu sözü sinirle, feveranla söylemiş olup, sonradan çeşitli biçimlerde siyasal argümanlarla telafi edebilirdi.

   Bürokratik yapıda ve yargıda, elimizde mevcut emredici bir yazılı düzenleme varken, ona aykırı bir eylem ve işlemimiz mümkün olamazdı. Bu nedenle, yeni bir açılış yılına gelmeden çok önce, bu söz  gündeme getirilerek iç kritikten geçirilip, Sayın Başbakanın bu konudaki tavrı tekrar netleştirildikten sonra, yasal alt yapısı tamamlanmalıydı. Yani protokol bu tarzda değiştirilmeliydi. Bu yapılabilirdi ve her hangi bir engeli de yoktu. Ama yapılmadı, yasal altyapısı doldurulmadı. Bu durumda ne beklenebilirdi?.. Yargıtay Başkanı, Resmi Gazete’de ilan edilerek, tüm kurumları bağlayıcı hüviyet kazanmış bulunan protokolle ilgili, bu Bakanlar Kurulu Kararı ortada duruyorken, mecburen buna göre hareket edecekti. Sayın Başkan bu konuda çok rahatsız olmuş, daire başkanlarının görüşünü de alma zorunluluğunu hissetmişti. Zira aşağı tükürse sakal, yukarı tükürse bıyıktı. Başkanlar Kurulu’nun kararı da, bundan başka olamazdı. Sonuçta, TBB başkanı protokol gereği konuşacak, ama süresi de sınırlandırılacaktı. Bu karar doğruydu ve uygulamadaki yasal mevzuata göre de, böyle bir karar alınmak zorundaydı. Aykırı bir karar, hukuka aykırı olurdu ve hukukçular kurulu gülünç duruma düşer, hukuku siyasallaştırdıklarının belgesini imzalamış olurlardı. 

   Kararın bu tarzda tecellisi de, bazı kişilerce yanlış yorumlara neden olarak, yargı ile yasama ve yürütme çelişkisi gibi algılanmış olup, bu tarz değerlendirme kesinlikle yanlıştır. Burada asla böyle bir yoruma mahal yoktur. Yargı, yasama ve yürütmenin önlerine getirip koyduğu bu resmi belgelere göre, bu kararı almak zorundaydı. Aykırı bir karar da alamazdı ve bunun böyle tecelli edeceği zaten, bizden ve sizden tüm hukukçularca da önceden bilinmekteydi.

   Yargıtay’ın doğru olan bu kararından sonra, alınması gereken ders ve yapılması gerekli iş şunlar olmalı: En tepeden en aşağıda bulunan kurumlara kadar, zirvede bulunan insanlar, ülke ve meslek yönetimindeki sorumluluklarını taşımalılar. Görevlerini ve mevkilerini suiistimal etmemeliler. Kendi alanlarına giren konular hakkında, bilgisizliklerini en kısa zamanda gidermeliler. Danışman ve yardımcılarını ehil kişilerden seçmeliler ve onları mutlaka dinlemeliler. Kamu huzurunda ağızlarından çıkacak sözlerle, yapacakları davranışlarının sorumluluğunu iyi hesap etmemeliler. Yönetimde duygusallık ve yandaşlık zihniyetini tamamen bir kenara atmalılar. İlke ve kararlarıyla, görevlerinde ehil ve adil kişiler olduklarını bizzat göstermeliler. Ülkenin ve mesleğin tüm insanlarına karşı, hiçbir ayrımcılık ve saygısızlık yapmayı akıllarının köşesinden bile geçirmemeliler. Ne kendileri ve ne de yakınlarında bulunanlar, asla şımarıklık yapmamalı, bu görevlerin ilahi bir sorumluluk ve imtihan aracı olduğu tezini, akıllarından bir an olsun çıkarmamalılar. Şahsi veya ailevi çıkar ile, israf konularında sonuna kadar titiz olmalılar. Çok güvendikleri ve istismar etmeyecek kişilere, kendilerini mutlaka çekinmeden tenkit ettirmeliler, oto-kritik yapmayı hiç ihmal etmemeliler. İlişkilerde nezaket, sevgi ve saygı kurallarını asla ihmal etmemeliler. Kendilerini daima, karşısında bulunan kişilerin yerine koyarak değerlendirme yapmalılar. Kalıcı başarı bu saydıklarımızı yapmadadır. Rıza-ı İlahi bundadır. Halkın ve meslektaşların sevgi ve saygıları, bu tarz davranışlarla kazanılır ve bu liderlerin isimleri, tarihe altın harflerle yazılır. Ruz-i Mahşer’de de alınları açık, yüzleri pak olur.  

 Saygılarımla!..                                                                                     

Bu makale toplam 642 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi