T.C. Devleti’nin Irak’ın Musul şehrinde bulunan Türk Konsolosluğu’nda görevli 49 kişi, bundan tam 101 gün önce IŞİD terör örgütü militanları tarafından rehin alınarak Türkiye’nin bir yerde dış politikası rehin durumuna düşürülmüştü. Bunu ben demiyorum, iktisatçı, yazar istihbarat analizcisi Mahir Kaynak’ın kızı Deniz Ülke Arıboğan, haftalık Aksiyon dergisinde çıkan röportajında; “Konsolosluğun boşaltılması ciddi hataydı. Çünkü orada sadece 49 kişi rehin alınmadı, Türk dış politikası da rehin alındı. Türkiye kıpırdayamaz oldu” diyordu.

Konsolosluğun bulunduğu mekan ve toprak kimin ve hangi devletin toprağı oluyor?

Türkiye’nin ve Türk toprağı konumunda..

Yâni boşaltılan konsolosluk bir yerde bizim toprağımız oluyor.

Savunacağımız yerde hiçbir mukavemet göstermeden ve tek bir kurşun dahi atılmadan o konsolosluk, kimin ya da kimlerin emri gereği boşaltılarak IŞİD’e teslim edildi mi?

Edildi.

Şimdi 49 rehineyle birlikte tek kurşun bile atılmadan kurtarılan Musul Konsolosu’nun alnından Sn. Başbakan, ne kadar öpüyor olsa da bu konsolosa tekrar harici bir ülkede görev verilir mi?

Hayır, zannetmiyorum.

Sn. Cumhurbaşkanı, New York’a hareket etmeden önce havaalanında yaptığı basın toplantısında ne diyordu: “Ama siyasi noktada diplomatik bir pazarlıktan bahsediyorlarsa siyasi bir diplomasi pazarlık söz konusudur. Bu zaten diplomasi zaferidir. Çok zor şartlar içerisinde sabırla bu işi sürdürdük. Ama çok açık ve net. Maddi pazarlık asla mümkün değildir, olmamıştır. Siyasi, diplomatik oldu. Neticesinde bu ana ulaştık.”

Peki o zaman diplomasi dilinde “diplomatik pazarlık” ne anlama geliyor?..

Şimdi bu pazarlık, kendisini Irak Şam İslâm Devleti olarak tanımlayan karşı tarafla mı yapılmıştır? Bu diplomatik pazarlık neticesinde bir takas olmuş mudur?..

Kırk dokuz rehineye karşılık kaç kişiyle takas gerçekleştirilmiştir?

Peki, 49 rehinenin kurtarılmış olması bir başarı mıdır?

Gayet tabi.

Konsolosluğun boşaltılması nasıl ciddi bir hataydıysa, rehinelerin kurtarılması da “kıpırdayamaz hale gelen Türk dış politikası”nın da rehin olma halinden kurtuluyor olması açısından değerlendirildiğinde büyük bir başarı sayılabilir.

Peki o halde diplomasi nedir?

“Uluslararası ilişkileri düzenleyen antlaşmalar bütünü olarak yabancı bir ülkede ve uluslararası toplantılarda ülkesini temsil etme işi ve sanatı.”

Bir başka ifadeyle diplomasi, dış politikada problemler ile meselelerin sulh yöntemiyle ve müzakereler yoluyla çözülmesi demektir.

Karşılıklı müzakere IŞİD’le mi yapılmıştır?..

CHP tarafından Başbakan Ahmed Davutoğlu’nun yazılı olarak cevaplandırması isteğiyle bu konuyla ilgili olarak TBMM’ye neden soru önergesi verildi?.. Verilecek cevapta son derece önemlidir.

***

Şimdi gelelim işin psikolojik analizine..

Kurtarılan rehineler medya karşısına takım elbiseler giydirilmek suretiyle çıkarılmışlardır.

İşkence gördükleri ve psikolojik baskıya maruz kaldıkları görüntülü medyada ekrana yansıyan sözlerden de anlaşılıyordu. Görevlilerin yüzlerinde sevinçten çok 101 günün verdiği ve 8 yer değiştirmede yaşanan olumsuzluklar ile karşılaşılan kötü durumun izleri okunuyordu.

AZİZİM DİYOR Kİ…

Eski Türkiye’nin diplomatik gücüyle yeni Türkiye’nin diplomatik gücü karşılaştırıldığında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bu operasyonda istihbarat teşkilatlarıyla birlikte epey yol katettiği meydana çıkıyor.

Bu, devletimizin nereden nereye geldiği hakkında müsbet mânâda güzel bir gelişmedir.

Her şeyden önce 49 Türk vatandaşının kurtarılmasıyla birlikte Türk dış politikası rahat bir nefes almış, Türkiye’nin kolu kanadı serbest kalmıştır.

Bu zaman diliminde Türkiye’de başbakan ve cumhurbaşkanı değişikliği yaşanmıştır. IŞİD de kapımıza kadar dayanmıştır.