Batılı bilim adamları kuyruklu yıldızın birine, dünyanın nasıl meydana geldiğiyle ilgili ipucu bulabilmek için fotoğraf çeken ve sondaj da yapabilen bir uzay aracını daha önce tasarlanan yere değil de biraz uzağına indirmeyi başardılar.

Televizyon kanalları da bunu canlı olarak verdiler. Gizemli olan uzay hakkında bilgi sahibi olmak isteyen Avrupa ülkeleri tarafından başta Amerika olmak üzere NASA tarafından pek çok uydu fırlatıldı. Ajan uydulardan bazıları havada iken infilak etti. Bizim haberdar olmadığımız infilak eden daha başka uydular da elbette vardır.

NASA tarafından eserleri ve yayımlanan her makalesi yakından takip edilen mütercim-yazar, güzel insan ve sevgili hocam Mehmet Emin Eminoğlu, aramızdan ayrılalı üç sene oldu. 16 Kasım 2011 tarihinde Hakk’a yürüyen ve Hacı Fettah Mezarlığı’na dualar eşliğinde defnettiğimiz Eminoğlu Hocam’ı Özalkent Mahallesi’ndeki evinde ziyaret ederdim. Gerek bayramlarda ve gerekse diğer günlerde olsun konuştuğumuz mevzular feza ve uzaydaki su ve insan üzerine olurdu. Bana “Mustafa’cığım beni Amerikalılar ve NASA bile yakından takip ediyor” der ve konuşmasına heyecanla devam ederdi: “Adıma açılan siteyi, yazdığım kitaplarım ile kaleme aldığım her bir makalemi yakından takip ediyorlar. İlmî araştırmalarımın Avrupa ve Amerika kıtasında yakından takip edilmesi güzel bir şey.”

Nüktedan bir kişiliğe sahip olan âlim Eminoğlu da NASA’yı takip ediyordu. Bu takip karşılıklı idi. Rahmetliyi elbette sadece NASA takip etmiyordu. Cedlerinin Bozkır’lı olması dolayısıyla daha başka kişiler de onu takip ediyor veya kendi evhamıyla ediliyor olabiliyordu! Hayatı mücadele içerisinde geçen ve her beş vakitte okunan Fâtiha suresindeki “Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden yardım dileriz” âyetine sâdık kalan bir insan ve ilim adamı olarak karşımda bütün heybetiyle dimdik duran, yamulmayan Mehmet Eminoğlu Hocam, benim gözümü ve gönlümü ötelerin ötesine çevirmeme vesile kıldı. Okuduğum eserleri de bunda son derece etkili oldu. Gazeteci olmam dolayısıyla bana da temkinli yaklaşmasına rağmen adıma hürmeten saygıda hiç kusur etmez ve beni “Aslan Mustafa’m!” diyerek karşıladıktan sonra her konuşmasını kayıt altına almak istememe rağmen buna son derece dikkat göstererek müsaade etmezdi. Amerikalılar tarafından çevrilen uzayla ilgili bilim kurgu bir sinema filmini beraber seyretmiştik. Afra Tepesi’nde o çok sevdiği dondurmadan bize ikram etmiş ve o filmin mütalaasını da yaptıktan sonra “Uzay henüz fethedilmedi! Fezayı fethetmedikleri müddetçe Müslümanların dünyaya hâkim olmaları biraz zor” demişti. Son eserleri arasında bulunan “Eski Uyazcılar Yeni Uzaycılara İbrettir” kitabı, semalarda bulunan diğer gezegenlerde suyun bulunduğu iddiasına yer vererek bizim dünyamızdan ayrı olarak pek çok dünyaların bulunduğunu ve buralarda da insanların yaşayabileceğini dile getirmişti. Zannedersem hazırlık yaptığı ve bana da bilgisayarında gösterdiği son eseri de bu iddiayla ilgiliydi.

Bir elinde bilgisayar ve diğer elinde yazma eserlerle hemhal olan ve elinden öpülecek bir âlim olarak Mehmet Eminoğlu’nu, hayatta iken anlayabilen çok az kişi çıkmıştır. Onun uzayla ilgili mesajları Gözyaşı Geceleri tarafından hazırlanan “Kâinat Gezisi” adlı programla milyonlara ulaştırılmıştı. Kur’ân-ı Kerîm’i çağımıza göre yorumlayan ve kozmik âyetler ile hadislerin ışığında uzayın derinliklerine yol almada eserlerinin büyük bir yol gösterici olduğunu buradan belirtiyorum. Bir gazeteci olarak ben onu iyice anladığımı söyleyemem. Şimdiye kadar kendi imkânlarıyla bastırmış olduğu kitaplarının tekrar tekrar bastırılarak okullarda ders kitabı olarak okutulması gereken bir âlimi günümüz uzay âlimlari, idarecileri, mühendis ve diğer ilim erbabı anlar mı bilemem.. Hayatta iken onu anlayamayanların ölümünden üç sene geçtikten sonra anlamalarını beklemek beyhude bir bekleyiş olsa gerek. Ama eninde sonunda Mehmet Eminoğlu’nu anlayacak ve kıymetini bilecek ilme ve irfana değer veren birilerinin çıkacağına onun ikinci adı kadar eminim.

Muhammed (Mehmed) Emin Eminoğlu, adı ve soyadı gibi yaşamaya gayret eden bir âlim olarak gönüllerimizdeki yerini hiçbir zaman kaybetmeyecek ve anısını yaşatmaya devam edeceğiz.

Ruhuna el-Fâtiha.

AZİZİM DİYOR Kİ…

 “Eğer bir saray yaptırır da onun yanına muhteşem bir mabet yaptırmazsam Allah huzurunda bundan son derece hicap duyarım” diyen ataları üzere olan Selçuklu sultanları tarafından yaptırılan Alâeddin Camiî’nin bir san’at şaheseri olan minberinin üzerinde; namaz kıldıkları vakit sultanların gözü önünde olan el-Mümin Sûresi’nin 16’ncı âyetiyle yazımızı noktalarken, cedlerimizin nasıl bir medeniyet tasavvur ettikleri hususunu da sakın gözardı etmeyelim:

 “Bu gün mülk kimindir? Mülk tek ve kahredici olan Allah’ındır. ”