Ülkemizin en büyük ve en güzel gölünün kıyısına yerleşmiş olan ve arkeolojik araştırmalara göre, tarihi geçmişi Neolitik döneme kadar uzanan Van’a dördüncü kez gidiyorum.

1993’de gördüğüm Van ile 2015’in 28 Ağustosunda gördüğüm Van arasında dağlar kadar fark vardı. Karayoluyla midibüsümüz Konya’dan 27 gazeteci arkadaşımızla birlikte saat 04:00’da hareket ederek Ankara Esenboğa Havaalanı’na saat 08:30’da ulaştık. Uçakların arka arkaya kalkması sebebiyle yarım saat gecikmeli olarak saat 09:20’de kalkan TK7082 uçuş nolu Anadolujet uçağımız, Van Havaalanı’na 10:30’da indi. Van Hava Limanı’nda bizim kafileyi Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti eski başkanı Fatih Bey ile yeni başkan Osman Bekleyen ile diğer meslektaşlarımız karşıladı. 30 Ağustos Zafer Bayramı’na kadar üç gün boyunca, beş yıldızlı Elite World Otel’te konakladığımız Van’ı, bu denli gezerek görmemiş ve güzelliklerini yakından temaşa etmemiştim. 93’de geldiğimizde Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seyit Mehmet Şen’i kampüste ziyaret etmiş ve 28 Şubat zâlimlerinin zulmüne uğrayarak kendisine yeniden iade-i itibarda bulunulan Prof. Dr. Dursun Odabaş’ı ise, şehir merkezinde olması dolayısıyla yerinde bulamamıştık. Rektör Şen’in odasında kapının tam üstünde çerçeveli olarak asılı duran Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri’ne ait “Bizim gücümüzün ulaştığı yerlere, sizin imparatorunuzun hayalleri bile ulaşamaz” sözü, o dönem son derece dikkatimi çekmişti. Günün her saatinde değişen rengiyle göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahip ve ilâhî bir lütufla bir coğrafya harikası olarak ortaya çıkan Van Gölü, çağlar boyu doğal bir cazibe merkezi olarak değişik kavimleri bir mıknatıs gibi kendine çekmiş ve nice medeniyetlere beşiklik ederek ilham kaynağı olmuştur.  Öyle ki “vatan içinde vatan” vasfıyla gönüllere yerleşen Van, “dünyada Van, ahirette iman” ifadesiyle de bu sevgi tam anlamıyla zirveleşmiştir.

Van Oturma Gecesi’ni görmedik gerçi ama bu gecelerin en başta söylenen türküleri arasında bulunan ve Atakan Çelik tarafından derlenen “Van’lıyam,  şanlıyam, kılıcı kanlıyam/ Özüm sözüm hep birdir, men bu yurda bağlıyam” türküsü, pek hoşuma gitti. “Bizim eller ne güzel eller/ Söylesin şirin diller/ Oynasın koç yiğitler…” türküsü de öyle.

***

İlim, kültür ve sanat merkezi olmanın mücadelesini veren Van’da, Konya ve Van basını ilk gün sırasıyla Halime Hatun Kümbeti ve Gevaş Deniz Turizm ile Akdamar Adası gezisi ve yüzme programının ardından sözleri Sadettin Kutlu’ya ait ve 1946’da Muzaffer Sarısözen tarafından derlenen “Edremit Van’a bakar…” türküsüyle birlikte Edremit’te göl kenarında semaverli olarak yudumladığımız 5 çayının ardından akşam da Van’ın yöresel yemeklerinin tadına baktık. Cumartesi günü Van'ın meşhur, İskele Caddesi üzerinde bulunan ve 1975’te açılan “Bak Hele Bak Yusuf Konak” Kahvaltı ve Kültür Sarayı’nda meşhur Van kahvaltısını, çok pozitif bulduğum Yusuf Bey’in bize oldukça keyif veren ve latifeli fıkraları eşliğinde yaptık. Her fıkranın ardından “Eğitim şart” diyen Yusuf Bey, kazın geldiği yerden tavuğu esirgemeyen bir ticaret anlayışıyla hareket eden usta bir işletmeci. Van kahvaltısının meşhur olduğunu biliyordum bilmesine ama kahvaltıda çok tuzlu olan “otlu peynir” yerine en çok hoşuma giden “kavut”u tercih ettim. Ceviz reçeli de çok hoşuma gitti. Van balı ve kaymağı ise şahaneydi.

***

Gazetecilerden teşekkül eden grubumuzla birlikte daha sonra yirmi iki bini geçkin nüfusa sahip ve PKK’nın hiç giremediği Ahlat’ı, Muradiye Şelaleleri ile Ahlat’taki Selçuklu mezarlarını, mağaraları, Selçuklu marka Ahlat bastonlarının yapıldığı el sanatları atölyesini gezme imkanı buldum. Tatvan dahil diğer ilçe gezileriyle birlikte 450 km’lik Van sahil yolunu baştan başa dolaşarak Van şehir merkezindeki Van Gölü Gazeteciler Cemiyeti Sebahattin Yılmaz Sosyal Tesislerinde verilen akşam yemeğinde Diyarbakır Basın Yayın Enformasyon İl Müdürü Melik Akaslan ile epey sohbet etme imkânım oldu.

Programın son günü olan 30 Ağustos Pazar günü, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Zeve Kampüsü’ndeki Van Kedisi Araştırma Merkezi’nde meşhur Van kedilerini sevdikten sonra öğleye doğru Van Gölü Gazeteciler Cemiyetini ziyaret ederek VGC Başkanı Osman Bekleyen ve KGC Başkanı Sefa Özdemir ile Diyarbakır Basın Yayın Enformasyon İl Müdürü Melik Akaslan ve Konya Basın Yayın Enformasyon İl Müdürü Cemil Paslı, geziyi kendi bakış açılarından kısa ve öz olarak değerlendirdiler. Serbest zaman diliminde ise Rus pazarı ile halk pazarından alış veriş yaptıktan sonra Van’ın iki caddesi üzerinde bulunan otlu peynir ve bal çeşitlerinin satıldığı belediye çarşısına uğradım. Sonra çayımı yudumlarken Vanlılarla tanışarak sohbet ettim. 

Kendi açımdan çok verimli geçen ve keyif aldığım Van gezisinin en önemli ve en alıcı tarafı ise; hiç şüphesiz bölücü terör olaylarının Van’a ve Güneydoğu Anadolu’daki şehirlerimize verdiği zararı yakından müşahede ettik. Doğu ile Güneydoğu Anadolu’nun geleceği açısından önemsenen fakat, Suruç’ta altına dinamit konularak bitirilen çözüm sürecini de değerlendirdik. Bu arada Ak Parti’nin Doğu ve Güneydoğu’da 7 Haziran seçimlerinde ve öncesinde ne denli yanlışlıkların altına imza attıklarını da Van’lı kardeşlerimizden birebir dinledik.

AZİZİM DİYOR Kİ…

“Van Değişim Programı” projesini T.C. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’ne sunarak Vanlı gazeteci dostlarımızla birlikte hayata geçmesinde büyük emeği olan Konya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sefa Özdemir başta olmak üzere bu gezide emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum.

Bölücü terör olaylarının Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki şehirlerimizi turizm açısından nasıl vurduğunu ve insanları nasıl sindirdiğini, üzdüğünü ve büyük bir hayal kırıklığı yarattığını görmek, beni de son derece müteessir etmiştir.