Bugün; 19 Nisan 2024, Cuma
Emrah Savsar
Metni küçült
Emrah Savsar
Kuraklık kapıda hazır mısınız?
Tarih : 2016.03.07  16:40:41

namikceyhan@hotmail.com

Yağışsız bir kış geçirdik. Baharın ilk günlerine yağışsız giriyoruz. Sıcaklıklar mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor. Bahar aylarında da yeterli yağış almazsak yazın kuraklık kapıda, hazır mıyız?

Kuraklık, bir bölgede nem miktarının geçici dengesizliğinden kaynaklanan su kıtlığı olarak tanımlanabilen, doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda ve yerde meydana gelebilir. Kuraklık genellikle yavaş gelişir ve sıklıkla uzun bir dönemi kapsar.

 Unutmamalıdır ki kuraklık doğal bir afettir. Her afet gibi hazırlıklı olmayı gerektirir.

Kuraklığın dört farklı şekli vardır. Meteorolojik kuraklık olarak başlar, tarımsal, hidrolojik kuraklık olarak gelişir ve sosyo-ekonomik kuraklık olarak devam eder. Kuraklığın etkileri en fazla, suya talebin en çok olduğu zamanlar hissedilir, ama o zaman da herhangi bir önlem almak için artık çok geçtir.

Meteorolojik kuraklık belirli bir zaman periyoduna ait normallerden meydana gelen sapma olarak tanımlanır. Yağışlardaki azalma belirli bir zaman periyoduna ait normallerde meydana gelenden daha az ise ve azlık sürekli hale geldiğinde o zaman meteorolojik kuraklık var denilmektedir. Ancak yağışlardaki azalma anlamlı bir sapmayı ifade etmiyorsa kuraklık olarak nitelendirmek doğru olmaz.

Meteorolojik kuraklığı zamanla tarımsal, hidrolojik ve sosyo-ekonomik kuraklık takip etmektedir. Tarımsal kuraklık, bitkinin kök bölgesinde, büyüyüp gelişmesi için yeterli nem bulunmaması durumu-yani bitkilerin ihtiyacı olan yağışın istenilen zaman ve miktarda olmaması- olarak ifade edilirken, uzun süre devam eden yağış eksikliği neticesinde ortaya çıkan yüzey suyu ve yeraltı sularındaki azalma ve eksiklikler ise hidrolojik kuraklık olarak ifade edilir."

Bütün bu olumsuzluklar kamuoyunda sosyo-ekonomik kuraklık olarak kendini gösterir. Toplumda su stresi başlar, hayat tarzımız etkilenir, yaşam kalitesi düşer.

Kuraklık da deprem gibi çeşitli büyüklüklerde oluşabilen bir doğal afettir. Nasıl ki suyun çoğu (sel) ölümcül ise suyun azı da (kuraklık) ölümcüldür. 

Her kuraklığı, küresel iklim değişikliğine bağlamak da  doğru değildir. İnsanlık tarihi kuraklıklar ile doludur. Bugünkü küresel iklim değişimi problemi 1980'li yıllarda ortaya çıktığına göre, günümüzdeki kuraklık, arz ve talep ilişkisinde su sıkıntısıdır. 

Kuraklık maalesef Türkiye’de afet olarak sayılmamaktadır. Çünkü 1959 yılında çıkan 7269 sayılı Umumi Afetler Kanununa göre Türkiye’de kuraklık afet dahi sayılmamakta ve afet istatistiklerinde hiç yer almamaktadır. Halbuki depremle beraber Dünyada etkili olan 31 çeşit doğal afet arasında kuraklık ilk sıralarda sayılmaktadır

Bu konuda ülkemizde kurumlar arasında yetki karmaşası vardır. Her kurum kendine göre sorumluluklarını resmi olarak yerine getiriyor. Kuraklık konusunda üç ayrı bakanlık beş ayrı eylem planında çalışmalar yapmakta ama sonuç malum. Şimdi bakınız: 

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğü havza bazlı “Kuraklık Eylem Planları”, Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü “Çölleşmeyle Mücadele Ulusal Eylem Planı”, DSİ Genel Müdürlüğü “Taşkın Koruma Eylem Planları” hazırlamakta,

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü “İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı (İDEP)”; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı iller için “Tarımsal Kuraklık Eylem Planları (TAKEP)” hazırlamakta ve uygulamasını takip etmektedir.

 Görünen o ki  hava, su ve toprakla ilgili  pek çok mevzuat ve eylem planı var ama, çifçiye tarım çalışanına yine hüsran düşüyor. Peki ne yapalım?

 İlk iş kurumlar arasındaki dağınık yetki ve sorumluluğu tek elde toplayacak Valilik bünyesinde, “Kuraklıkla Mücadele ve Risk Yönetimi birimi” oluşturalım”. Bu birimin koordinatörlüğünde ilimizin mevcut su havzalarının potansiyelini ve bu havzaların küresel iklim değişikliğinden nasıl etkilenebileceğini tespit ettirmeye çalışalım.

Şehrin mevcut ve gelecekteki su potansiyeline göre şehirleşme, sanayileşme ve tarım ürünü seçimindeki politikalarını gözden geçirelim. Yer altı ve yerüstü su kaynaklarını tespit edip her yıl Ekim ayında yürürlüğe konacak yıllık su bütçemizi çıkaralım.

 Mevcut suyu korumak için öncelikle suyumuzu kimlerin kullandığını belirleyerek işe başlayalım. İlimizdeki su tüketimini, zayiat ve kaçakları ayrıntılı bir şekilde ortaya koyalım. Ondan sonra da uzmanlarla birlikte su tüketiminde önemli payı olan sektör temsilcilerini, ilgili vatandaş ve STK’ların katılacağı bir  “KURAKLIK ÇALIŞTAYI” en kısa zamanda toplanmalıdır. Eminim ki bu çalıştay sonunda “Konya İli Kuraklıkla Mücadele Risk Yönetim Planı” ortaya çıkacaktır. Yarın çok geç olmadan. Kalın sağlıcakla.

ÇEVRE SÖZÜ: Sen yarını düşünmezsen yarın seni kim düşünür?

Bu makale toplam 721 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi