Bugün; 20 Nisan 2024, Cumartesi
Salih Sedat ERSÖZ
Metni küçült
Salih Sedat ERSÖZ
Milli Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy ve Yılbaşı
Tarih : 2020.12.30  15:35:18

Milli Şairimiz Mehmet Âkif Ersoy, 20 Aralık 1873 tarihinde dünyaya gelmiş ve 27 Aralık 1936 Pazar günü vefat etmiştir. Bu münasebetle Aralık ayının son haftası her yıl Mehmet Âkif haftasıdır. Mehmet Âkif’e vefa göstermek, O’nu unutmamak ve unutturmamak her Müslüman Türk evlâdının boynuna borçtur.

Mehmet Akif; yakın tarihimizin en büyük millî şairi, çok önemli düşünce, fikir ve mücadele adamı, sözü özüne, dışı içine, kalıbı kalbine, söylediği her söz ve yaptığı her davranış yüreğine ve ruhuna uygun bir ahlâk âbidesi, millî kahramanı, din ve vatan mücahididir.

Hayatının bütününü tam bir dürüstlük, samimiyet, cesaret, azim, gayret, cihat, güzel ahlâk, inanç ve iman âbidesi bir şahsiyet olarak yaşayan Mehmet Akif Ersoy, sadece İstiklâl Marşı ile değil safahatında topladığı bütün şiirleri, verdiği konferansları ve vatan uğruna yaptığı inanılmaz mücadelesi ile örnek alınması gereken büyük bir kişiliktir.

Mehmet Âkif, milletimizin en acıklı, en çaresiz ve felâketlere dûçar olduğu bir dönemde bütün dert ve acıları milletle beraber yaşayarak, vatanın ve milletin kurtuluşuna kendini adamış bir millet fedaisidir. 

Yurdumuzun bir baştan bir başa işgal edilmiş olduğu o dönemde  şöyle haykırıyor ve milletimizi, vatanın kurtuluşu için durup dinlenmeden cihada çağırıyordu.             

                          Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda;

                        Bugün bir hânümansız serseriyim öz diyârımda!

                        Ne hüsrandır ki: Şark’ın ben vefâsız, kansız evlâdı,

                        Serâpâ Garb’a çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı!

 

                        Ne haybettir ki: Vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,

                        Sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!

                        Yıkılmış hânümanlar yerde işkenceyle kıvransın;

                        Serilmiş gövdeler, binlerce, yüzbinlerce doğransın!

                        Dolaşsın, sonra, İslâm’ın harem-gâhında nâ-mahrem…

                        Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem!

 

Âkif, vatanın içine düştüğü felâketi, milletin dert ve acılarını yüreğinde hisseden, tarifi imkânsız acılarla inleyen ve şiirlerinde o acıyı haykıran bir ızdırap şairidir.                               

Yeni neslimizin Âkif’in hayatını iyi anlaması, gençliğimizin Âkif’in verdiği mücadeleyi ve onun sağlam karakter yapısını iyi kavraması gerekir.

Milli şairimiz Mehmet Âkif Ersoy; hayatı boyunca verdiği İslâm ve vatan ülküsü mücadelesinden bir an geri durmamış, şüheda yurdu olan ülkemizin dört koldan işgal edilmiş olduğu dönemde sadece şiirleri ile değil camilerde, evlerde, salonlarda, meydanlarda yaptığı heyecanlı konuşmaları, hutbeleri ve konferansları, çeşitli gazete ve mecmualarda yazdığı etkili makaleleri ile milletimizi kurtuluş savaşına hazırlamış ve halkı büyük bir şahlanışa davet etmiştir.

Mehmet Âkif, edebî kişiliğinin yanında gerçek bir İslâm âlimi ve ahlâk-i hamîde sahibi fedâkâr bir mü’mindir. Âkif, o dönemde verilen hürriyet mücadelesinin sembolleşen ismidir.     

 Âkif’in çileli geçen 63 yıllık hayatı, bugünkü nesle olduğu kadar gelecek nesillerimize de örnek teşkil edecek nice fazilet timsali davranışlar ile doludur.

Öyle ki Âkif, sırtına giydiği paltosunu ve cebindeki 2 lirayı borç olarak temin ettiği bir dönemde bile, “ben para için şiir yazmam” diyerek Milli marş yarışmasına katılmayan ancak birincilik hediyesi olarak belirlenen yüksek para miktarının iptal edilmesi şartıyla bu yarışmaya dâhil olan üstün karakter sahibi bir kişiliktir. Onun için Âkif, yeni nesillerimize model olarak sunabileceğimiz nâdir insanlardan biridir.

Mehmet Âkif, yaptığı güzel faaliyetleri ve milletine hediye ettiği eserleriyle tarihe mâl olmuş önemli bir şahsiyet ve o zor dönemlerin yılmaz mücahididir.

Âkif, sadece yaşadığı zamanın değil şu anda bile, başta İstiklâl Marşımız olmak üzere Safahat’ındaki millî, mânevi duygularımızı coşturan bütün şiirleriyle, aradan geçen bunca yıldır hizmetini hâlâ sürdüren, asla unutulmaması gereken bir iman âbidesidir.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:

Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

 

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!

Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

 

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.

Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,

Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

 

O; İstiklâl Marşı’nın bu kıtalarında olduğu gibi yazdığı ve bizlere emanet olarak bıraktığı şiirlerinin her mısraı, her beyti buram buram din ve vatan sevgisi kokan büyük bir şairdir. O; ilim, irfan ve imanla dopdolu bir nesil yetişmesi için gayret gösteren büyük bir hatip ve ediptir. O; kaya gibi sağlam imanı, vefası, sadâkati, yılmayan azmi, şecaati, sabrı ve sebatı ile yeni neslimize heyecan ve canlılık vermeye devam eden mümtaz bir şahsiyettir.

İman ve vatan şairi Mehmet Âkif’in hayatı, genç yaşta kaybettiği babasından sonra az bir gelirle ve yoksul olarak geçmiş ve Cumhuriyetten sonra Türkiye’deki siyasi gelişmeler yüzünden 1925 yılı sonundan itibaren çok sevdiği yurduna hasret bırakılarak, döndüğü 17 Haziran 1936 tarihine kadar Mısır’da ikamet etmek zorunda kalmıştır.

Birinci Meclis’te Milletvekilliği yaptığı halde, hak ettiği emekli ikramiyesi ve maaşı ödenmeyen İstiklâl Şairi’nin hastalığında da resmi bir ilgi gösterilmemiş hatta cenazesi bile resmi törenle değil, üniversiteli gençler ve halk tarafından Bayrağa ve Kâbe örtüsüne sarılarak Bayezid Camii’nde kılınan namazdan sonra Edirnekapı Şehitliğine defnedilmiştir.                                              

Büyük ve örnek insan, millî şair, millî kahraman ve yılmaz mücahid Mehmet Âkif Ersoy’u asla unutmamak, yeni nesillerimize unutturmamak ve O’na vefa göstermek için bütün kurumlara, sivil toplum kuruluşlarına ve her ferde büyük görev düşmektedir.

Teşkilat-ı Mahsusa Reisi Kuşçubaşı Eşref Bey, Anadolu Bağdat Demiryolu hattının son durağı olan El Muazzam istasyonundaydı. Çanakkale zaferinin bilgisi gelmişti.

El Muazzamdaki sevinç muazzamdı. Orada bulunanlardan biri haberi duyunca Kuşçubaşı Eşref Beyin boynuna sarıldı ve hıçkıra hıçkıra ağlamağa başladı. Bu hıçkıran vatanperver, yüreği yanık memleket evladının adı, Mehmet Akif’ti Mehmet Âkif, büyük vatan sevgisi ve meftun olduğu Türk istiklal ve hürriyet sevdasıyla yavaşça kalabalığın arasından sıyrıldı.

Gerisini Kuşçubaşı Eşref Bey anlatıyor:

''Ay, bedir halindeydi. Çöl gecelerinin parlak yıldızlı semasını, zaferimizin şerefine aydınlatan ayın bu efsanevi ışıkları altında, Mehmet Akif, bu güneşi unutturacak kadar parlak çöl gecesinde sabahladı. İstasyon binasının arkasındaki hurmalığın içine çekildi. 2 rekat namaz kıldı. Secde halindeyken sadece hıçkırıklarını duyuyorduk. İçli, derin hıçkırıklar. Secdeyi  o kadar uzattı ki, hıçkırıklarını duymasam rahmete kavuştuğunu sanırdım.

İşte Çanakkale'ye lâyık o büyük destan, bu hıçkırıklar içinde meydana geldi Sabahleyin, vazifesini tamamlamış fanilerin az kula nasib olan rahatlığıyla yüzüme derin derin baktı: “Artık ölebilirim Eşref! Gözlerim açık gitmez.”

Âsım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek.

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.

Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın...Heyhât,

Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...

Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber,

Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.

 

***   ***   ***

Bugün, milâdî 2020 yılının son gününü yaşıyoruz. Bu gece, Allah nasip ederse 2021 yılına girmiş olacağız.

Bilindiği gibi, milâdî takvim, Hz. İsa’nın doğum gününü başlangıç olarak kabul eder. Ancak ne acıdır ki, bir Peygamberin doğum günü, O’nun getirdiği esaslara hiç yakışmayan davranışlar içinde kutlanmaktadır.

Bozulmuş, değiştirilmiş ve hükmü kaldırılmış bir din olan Hıristiyanlığın müntesipleri, miladi yılbaşı gecelerini büyük bir çılgınlık ve rezalet içinde kutlarken ne yazık ki, Müslümanlar da onları taklit etmektedirler.

Taklitçilik çok kötü bir hastalıktır. İnancımızla ve kültürümüzle hiç bağdaşmayan yılbaşı eğlenceleri, batılıları taklit etme hastalığımızdan dolayı, maalesef Müslüman toplumlara da girmiş ve oldukça yaygınlaşmıştır.

Noel kutlamaları adı altında yapılan bu eğlenceler, inancımıza ve kültürel değerlerimize zıt şekilde, birçok ahlâksızca davranışlar sergilenerek her yıl tekrarlanmaktadır.

Yaratıcımızın, bizi sağlıklı ve huzurlu bir şekilde yeni bir yıla kavuşturduğu için şükrümüzü arttırmamız gerekirken, isyan ve inkâr bataklığına saplanarak, bozulmuş bir dinin müntesiplerinin arkasından şuursuzca sürüklenip gitmek hangi akla, hangi vicdana sığar acaba?

Arkalarından sürüklenip gittiğimiz ve taklit ettiğimiz, başta ABD olmak üzere bu batılı ülkeler değil midir, yıllardır Filistinli masum kardeşlerimizi katleden Siyonist İsrail devletini destekleyenler? 

Afganistan’ı ve Irak’ı işgal ederek milyonlarca Müslümanı katleden ve kan ile gözyaşının sel olup akmasına sebebiyet verenler bunlar değil midir?

Suriye’de iç savaş çıkartarak binlerce masum insanın ölümüne sebebiyet verenler ve Suriye meselesini çözümsüzlüğe itenler bunlar değil midir?

40 yıldır başımıza belâ olan, binlerce askerimizi, polisimizi ve masum insanları katleden PKK terör örgütünü destekleyen ve onlara her türlü silahı gönderen bunlar değil midir?

Nasıl oluyor da, bu batılılar Müslümanlara karşı planlı bir katliam harekâtını açık bir şekilde sürdürmekte iken, bizler hâlâ onların izinden gidiyor ve onları taklit ediyoruz? 

Bu taklitçiliğin bizim inancımıza, bizim değerlerimize ve bizim kültürümüze ne kadar yabancı olduğunu ve biz mü’minlere hiçbir şekilde yakışmadığını, yaraşmadığını ne zaman kavrayacağız? 

Ülkemizin Güneydoğu’sunda polisimiz ve askerimiz, bu vatan hainlerine karşı canlarını ortaya koyarak vatan - millet uğruna kahramanca vuruşurken, kanlarını döken şehitlerimiz al bayrağımızın gölgesi altında birer birer toprağa verilirken, bizler buralarda neyin kutlamasını yapıyoruz? Allah aşkına bir düşünelim, vicdanlarımızı karartmayalım.

Allah’a isyanın neredeyse tavan yaptığı bu gece, batı fikriyatına inat, ellerimizi zulüm gören dünya Müslümanlarının kurtuluşu için açalım.

Kokuşmuş batı düzeninin rezilliğinden, Mekke’nin fethinin getirdiği güzellikler sistemine dönme vaktidir. Çekilen çile ve acılar uyanışa vesile olsun, yeni yıllarımız mü’minler için diriliş yıllarımız olsun İnşaallah…  

Rezaletin ayyuka çıktığı yılbaşı gecesinde, kepazeliklerle dolu TV programları izleyip günahlara dalmak yerine, AGD tarafından düzenlenen Mekke’nin fethinin kutlandığı programı takip etmek, inananlar için mükâfat, sevap ve ecir dolu bir tercih olacaktır.

Efendimizin; “kim bir kavme benzerse onlardandır” sözünü de unutmayalım.

Milli Şairimiz Mehmet Akif’e atfedilen şu mısralarına kulak verelim:

Ya Rab! Böyle mi olacaktı benim cennet yurdum?

Baktım da etrafıma yalnızım ağladım durdum.

 

Bir mana veremedim, şu miladi yılbaşına,

Şaştım da kaldım, Müslümanların vah telaşına.

 

Çevirdim başımı, nereye ettimse bir nazar,

Gördüm ki Noel için hazır, yer-yer çarşı Pazar.

 

Haykırmak gelmişti içimden, seslendim millete,

Heyhat! Duyuramadım, ne Ahmet’e ne Mehmet’e.

 

Ey Âlem-i İslâm'ın baş tacı, büyük Türkiye!

Mukaddesatı unuttun, Avrupa diye diye!

 

Yurdumu işgal eylemiş, şu garbın safsatası,

Kiminin maymunu var, kiminin "Noel babası!"

 

İslâmdır bu vatanın dini, kitabı Kur'an-ı Kerim'dir.

Müslümanın bayramı, Ramazan ve Kurbandır.

 

Kalamaz bu böyle Fatihin, Yavuzun diyarı,

Noel kutlamada, geçerek hıristiyanları.

 

Şu alçakça yaşayanların aklına yanayım.

Gel ölüm gel, neredesin? Kanımla yıkanayım!

 

Ya Rab! Kurtulsun! Hidayet ver bu millete

İslam’a gelsin milletim, son versin şu zillete.

Bizi, her fırsatta arkamızdan vurmaya devam eden ve İslâm ülkeleri üzerinde büyük oyunlar oynayan Hristiyan Avrupa’nın noel bayramı kutlamalarını taklit ederek benliğinden uzaklaşma çabası içinde olan gafil Müslümanlara bu sözlerden daha fazla ne söylenebilir ki? 

Taklitçilik hastalığından kurtularak, yılbaşı kutlaması gibi rezaletlerden uzak durmamızı ve millet olarak kendi şanlı tarihimize uygun öz benliğimize dönmemizi Rabbimiz lütfetsin İnşaallah…

Milli şairimize Allah’tan rahmet diliyor, mekânının cennet bahçelerinden bir bahçe olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Yazımı Mehmet Âkif merhumun ruhuna şöyle seslenerek bitirmek istiyorum.  Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

Yok şu anda arkanda hafiye gezdirenler,

Yok şu anda yurdunda seni hep ezdirenler,

Yok şu anda ey Akif canından bezdirenler,

Yok şu anda Mısır’dan şiirler yazdıranlar.

 

Medeniyet denilen canavarlar azsa da,

Türk İslâm düşmanları bize çukur kazsa da,

Batı ve uşakları bize kader yazsa da,

Hak yolda yürüyoruz, şer güç sınır çizse de.

 

Yurduma alçakları hiçbir an uğratmayız,

Hak, toprak ve hilali bil ki hiç çiğnetmeyiz,

Şehit emanetini, incitmez, ağlatmayız,

Vatan hainlerine hiç ortam sağlatmayız.

 

Dinin temeli ezan yurdumda hep inliyor,

O'nu duyan şeytanlar titreyerek siniyor,

İman sembolü o ses dinmeyecek, dinmiyor,

Ey Akif bu sedayı bütün dünya dinliyor.

 

İstiklâl Marşı, Bülbül, hep şiarımız bizim,

Ruhuyla Çanakkale hep diyarımız bizim,

Asımın nesilleri bahtiyarımız bizim,

Kefensiz yatan şehit, şehriyârımız bizim.

 

Salih Sedat ister ki Cennette bir olalım,

Akif’in cihadının biz sırrıyla kalalım,

Hilalim dalgalansın sevgisiyle dolalım,

Şehadete koşarak rahmetine dalalım.

Salih Sedat Ersöz

Bu makale toplam 212 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi