Bugün; 29 Nisan 2024, Pazartesi
Salih Sedat ERSÖZ
Metni küçült
Salih Sedat ERSÖZ
Ülkemiz Kaosa Sürüklenmek İsteniyor, Gazeteciler Günü ve Regaib
Tarih : 2024.01.11  08:23:55

Son haftalarda ülkemizde olağan dışı bazı gelişmeler yaşanıyor. Yaşanan bu olayları üst üste koyup düşündüğümüz zaman bunların hiç birisinin tesadüfi olmadığını ve birbirinden de bağımsız olmadığını anlıyoruz.

Önce futbol üzerinden ülkemizi karıştırmak istediler. 40 gün önce attıkları imzanın aksine son gün yeni yeni taleplerde bulundular. Bu taleplerin yerine getirilemeyeceğini kendileri de biliyorlardı ama maksat başkaydı. Suudi Arabistan’ın, Atatürk düşmanlığı yaptığı kurgusu üzerinden, Atatürk isminin arkasından siyasi prim yapmaya çalıştılar ve Atatürkçüleri sokağa çıkmaya çağırdılar. Ama planları tutmadı. Oyunları sağduyu sahibi milletimizden geri döndü.

Daha sonra “Şehitlere Rahmet, Gazze’ye Destek, İsrail’e Lanet” mitinginden dönen ve elinde Kelimeyi Tevhid Bayrağı taşıyan bir vatandaşa saldırıda bulunuldu. Üzerinde Müslüman olmanın şartı olan “La İlahe İllallah Muhammedün Rasûlüllah” yazılı bayrağı Hilafet Sancağı olarak yansıttılar ve saldırganı korumaya kalktılar. Ülkedeki hilafete ve şeriata karşı olanlar ayaklansın istediler. Bunda da başarılı olamadılar. Çok şükür olayları firasetiyle, basiretiyle yorumlayan güzel bir milletimiz var.

Son olarak Fatih Cami İmamı Galip Usta Hocamız camide bıçaklı saldırıya uğradı. Saldırıda Galip Hoca ve Bilal Erdem isimli bir vatandaş ağır yaralandı. Hele şükür hayati tehlikeyi atlattılar. Laik ve Atatürkçü olarak bilinen kesimi harekete geçiremeyen, onları sokağa dökemeyenler bu defa da muhafazakâr olarak bilinen kesimi harekete geçirmeyi denediler.

Ülkeyi karıştırmak isteyen hainler için fark etmiyor. Birilerinin ayaklanması, sokaklara dökülmesi onlar için yeterli. Yeter ki ülke karışsın, kimin eliyle karıştığının hiç önemi yok onlar için. Toplumun sinir uçları ile oynuyorlar. Milletimizin gruplaşmasını, birbirine düşmesini ve ülkemizin bölünmesini istiyorlar. Bu hainler adına iş yapan tetikçiler olduğu sürece de bu oyunları bitmez, bitmeyecek.

Bu arada istihbaratımızın elde ettiği bilgiler ışığında Mossad adına çalışan 34 kişinin gözaltına alınmasını da unutmamak gerekir. Ülkemizde Mossad adına çalışan, İsrail istihbaratına bilgi aktaran ve onların verdiği emirleri uygulayan bu kişiler yakalanmamış olsaydı kim bilir ülkemizde nasıl bir karışıklık çıkaracaklardı.

Bütün bu olaylar bütün olarak düşünüldüğünde her bir olayın bağımsız olmadığını ve aynı kaynaktan emir alarak uygulandığını anlamak zor değildir.  Zalim, katil ve terör devleti olan İsrail, zulmünü sadece Gazze’de ortaya koymakla yetinmiyor. Arz-ı Mev’ud hayali içinde, Büyük İsrail’e katmak istediği, içinde ülkemizin de bulunduğu bölgeyi tamamen kaosa ve ateşe sürüklemek istiyor. Bu sebeple bu olayları İsrail ve onun yılmaz koruyucusu ABD’den ayrı düşünemeyiz. Bu oyunlara, bu planlara karşı uyanık olma zarureti vardır.

***   ***   ***

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanır. 1978 – 1982 yılları arasında Türkiye’de Yarın gazetesinde 4 yıl boyunca gazetecilik yaptım. Yazarlığa da aynı tarihte aynı gazetede başladım. 46 yıl boyunca çeşitli gazetelerde yazdığım binlerce makalem var. Şu ana kadar 9 kitabım yayımlandı.   

Gazetecilikte geçirdiğim süreyi hiçbir zaman sıradan bir iş olarak görmedim. Kendime gaye edindiğim  davanın hakim olması istikametindeki teşkilat yapısı içerisinde tarafıma tevdi edilen bir görev anlayışı ile çalıştım, koşturdum ve terledim.

12 Eylül 1980 askeri darbesi ile sonuçlanan  80 öncesi Türkiye ortamında  fikir mücadelesi yanında oluşan olaylar fırtınası gençliği tamamen kuşatmış ve  siyasi gruplar bir kavga ortamına sürüklenmişti. Siyasi yelpazenin halkalarında yer alan gruplar bütün şiddeti  ile kavgayı tercih ederken,   bu hengameden gençliğini ayrı tutmayı başarabilen tek teşkilat, Milli Görüş teşkilatları idi. Bu teşkilatın tercih ettiği çok farklı faaliyet yöntemlerinden biri de basın-yayın sahası idi. Bu yolla mesajınızı topluma daha kolay ve daha net bir şekilde ulaştırırken aynı zamanda gençliğin enerjisini sokaklardan kaleme, kavga ortamından fikri çatışmaya yönlendirmiş olursunuz. O günlerde matbuata bugünden daha fazla ihtiyaç vardı.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             

Konya’mız Milli Görüş teşkilatlarının merkezini oluşturduğu için, şehrimizde bu davaya hizmet edecek  bir basın kuruluşuna şiddetle ihtiyaç duyulmuştu. Türkiye’de Yarın gazetesi bu ihtiyaçtan doğmuş, kısa sürede  mücadele ortamı içindeki yerini almış ve ülke genelinde yürütülen siyasi faaliyetin Konya’mızda da ivme kazanabilmesi amacı ile üzerine düşen görevi yapmaya başlamıştı.

Bendeniz de bu siyasi teşkilatlanmanın içinde, bana verilen görevi yerine getirme ve bu uğurda çaba gösterme azim ve kararlılığı ile bir nefer olarak koşturmakta iken 1978 yılından itibaren gazetede çalışmam gerektiği bildirilmişti. Böylece o güne kadar yıllardır yürüttüğüm mücadeleyi bir gazeteci olarak sürdürme görevini üstlenmiş oldum.

Gazetede çok değerli ağabeylerim ve arkadaşlarımla birlikte çalıştık. Gazetenin idari bürosunda, yazar kadrosunda, basımında, kırımında, dağıtımında görev yapan bütün elemanlarının, diğer gazete çalışanlarından en önemli farkı sırf Allah rızası için, mesai mefhumu gözetmeden gece yarılarına kadar inançları uğruna  gayret etme sevdaları idi. Hepimiz bu gazeteyi, mesajlarının kamuoyuna ulaşmasını sağlamak için hizmet edilmesi gereken bir müessese ve mutlaka yayınını sürdürmesi ve yaşaması gereken bir fikir mecmuası olarak görüyorduk. Attığımız manşet haberler başta olmak üzere, bütün haberlerinde, makalelerinde, yorumlarında, yayımlanan ek sayfalarında okuyucuya vermeye çalışılan mesaj ön planda tutulmuştur.

Ben bir yandan gazetenin mizanpajına yardımcı oluyor, sık sık birinci sayfada siyasi olayları yorumluyor, haber için gerek resmi makamlar gerekse özel kurumlara ziyaretler yapıyor, basın toplantılarına katılıyor, haber içeriklerini yazıyor, başta Ramazan sayfası olmak üzere bazı ek sayfalar hazırlıyor, bir yandan da gazetenin yaşamasını sağlamak için reklam faaliyetlerine yardımcı oluyordum.

Bir günün gazetesini hazırlayıp basım için matbaaya teslim ettikten sonra ilk örneğini görmek için mutlaka beklerdik. Çünkü o tarihlerde bugün hayatın her safhasına girmiş olan bilgisayar tekniği yoktu. Haber başlıkları metal puntolarla harf harf elle hazırlanır, haber içi yazılar ve makalelerin dizgisi bugüne göre oldukça ilkel makinelerde yapılır ve baskıya verilirdi. Gazete önce bir adet basılır ve bu  örnek gazete incelenir, tashihi yapılır daha sonra seri basıma geçilirdi. Tabii bu örnek gazetenin incelenip tekrar basıma gönderilmesi için geç saatlere kadar beklememiz gerekiyordu. Okuyucuya ulaşacak olan gazetenin son şeklini elimize alınca bütün yorgunluğumuz bir anda gider ve büyük bir mutluluk, sevinç ve gururla evimizin yolunu tutardık.

Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği yarışmalardan kazandığım 2 adet ödül belgesini hala saklamaktayım. Biri mizanpaj dalında, diğeri de haber dalında olmak üzere 2 ayrı özel ödüle layık görülmem beni çalışmalarımda daha da kamçılamıştı.

Bir gece gazete idari bürosuna yani bizim çalıştığımız binaya atılan patlayıcı maddenin etkisi ile gazete binasında oluşan büyük hasarı ve bu olaydan sonra çıkan ilk nüshada manşete attığımız ‘Susturamazsınız’ başlığını unutmak ne mümkün. Ayrıca 1980 askeri darbesinin sabahı sokağa çıkma yasağı varken evden gazeteye gelinceye kadar askerler tarafından 4-5 yerde durdurulduğum, her defasında gazeteci kartımı göstererek geçtiğim ve o günden itibaren sansüre tabi tutulduğumuz için çok daha dikkatli davranmaya çalıştığımız, buna rağmen birkaç gün yayınlanmama cezası aldığımız da unutulmaz hatıralarım arasında yer almaktadır.

Gazeteci olarak hem 80 öncesinin siyasi özgürlüğün ve hareketliliğin zirveye çıktığı günleri  hem de 80 sonrasının siyasete, basına ve düşünceye yönelik baskı dolu, çile dolu günlerini yakından müşahede  etme imkanı buldum. Siyaset erbabı ile askeri ve mülki amirlerle, şehrimizin önde gelen zevatı ile yakın temaslarımız oldu. Parti Genel Başkanlarının seçim otobüsleri ile birkaç gün süren ilçe gezilerine katıldım. Bu arada mesleğin zorluklarını da gördüm ve yaşadım.

Bir 10 Ocak gününde daha, o günlerden kalma birkaç hatıramı sizlerle paylaşmış oldum. Sonuç olarak yaklaşık 4 yıl boyunca severek, isteyerek, benimseyerek ve zevk alarak gazetecilik görevini yerine getirdim. Yazarlığa halen devam ediyorum. Gazetecilik elbette sevilerek yapılması gereken bir meslektir. Koşturmak, yorulmak, mesleğin her zorluğuna katlanmak gerekir, fedakârlık gerekir. Bütün gazetecilerin günlerini kutluyor, hepsine sağlıklı ve huzurlu bir ömür diliyorum.

***   ***   ***

Faziletli, bereketli ve ulvî aylardan olan Recep, Şaban, Ramazan’ı içine alan üç aylara girmiş bulunuyoruz. Bu gece de Regaib kandilini idrak edeceğiz. 

İçinde bulunduğumuz Recep, kendisinden sonra gelecek olan Şaban ve Ramazan aylarının da müjdecisidir. Bu gece kutlayacağımız Regaib ise, üç ayların içindeki birbirinden bereketli ve Rahmet pınarlarının coştuğu Miraç, Berat ve Kadir gecelerini müjdeleyen mübarek bir gecedir.  

Recep ayının ilk Perşembeyi Cumaya bağlayan gecesi olan Regaib, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, ona karşı meyletmek, ona rağbet etmek, onu talep etmek ve onu elde etmek için çaba sarf etmek gibi anlamlara gelir.

Bu gecede yapacağımız ibadetler ve dökeceğimiz gözyaşları ile elbette Allah’ın yardımını ve rahmetini isteyecek, mağfiretini talep edecek, affını elde etmek için gayret gösterecek, Rabbimizin rızasını arzulayacak, azabından kurtulmamız ve ebedi mutluluğa erebilmemiz için büyük bir arzu ve iştiyak içinde olacağız. Bunlarla birlikte sıkıntı içinde olan ve zulüm altında inleyen Müslümanların kurtuluşu için dua etmeyi de unutmayacağız.

Bu aylar, bu gün ve geceler, Allah’ın rahmetinin cûşa gelip coştuğu ve  sağanak sağanak üzerimize yağdığı, mağfiretin gürül gürül döküldüğü, bereketin pınarlar gibi fışkırdığı, ecir ve sevabın şarıl şarıl biz kullara aktığı anlardır.

Yaratıcımıza sonsuz şükürler olsun ki; böylesine ulvî, yüce, ulu, mübarek, faziletli, kıymetli, bereketli rahmet aylarına, çok değerli gün ve gecelere bir kere daha bizleri kavuşturdu. Biz aciz ve günahkâr kullarına, böylesine büyük bir imkânı ve fırsatı bir kere daha vermiş oldu. Bu fırsat ele geçmişken kaçırmak, akıllı ve firasetli bir mü’mine yakışmaz.

Bugün aynı zamanda şivlilik günüdür. Şivlilik; Anadolu’da Konya’mıza has üç ayların başlangıcı olan Recep ayının ilk Perşembe’sini Cuma’ya bağlayan gecenin yani Regaip Kandili’nin sabahı çocuklarca yapılan kandil kutlama geleneğidir. Konya’da bu güne “ilk namaz” adı da verilir.

Çocukların hatırlandığı, mutlu edildiği şivlilik, aynı zamanda birlik ve beraberlik duygularının pekiştirildiği bir gelenek olarak geçmişten günümüze varlığını sürdürmektedir. Bazı gelenekler kaybolmaya yüz tutsa da çocuklarımızın şivlilik toplama ve fener alayı kültürü devam etmektedir. Günümüzde şivlilik daha çok hazır şekerleme, çikolata, kurabiye ve bisküvi türlerinden oluşmaktadır.  

11 Ocak Perşembe günü yani bugün Regaib kandilinin sabahından itibaren ellerine poşetlerini alan çocuklar gün boyunca mahalle mahalle, ev ev dolaşarak kapıyı açanlara “kandiliniz mübarek olsun” sözleriyle birlikte “şivlilik” diye seslenirler.

Şivlilik geleneği ile sevindirilen ve mutlu edilen çocuklara aynı zamanda değerli oldukları hatırlatılmış olur. Arkadaşları ile birlikte topluca şivlilik toplayan çocuklar bunu bir ömür unutmazlar ve kendilerinden sonraki nesillere anlatırlar. Böylece bu önemli gelenek nesilden nesile sürdürülmüş olur.

Konya Büyükşehir ve ilçe belediyelerimiz de bu geleneğin sürdürülmesinde büyük katkı yapmaktadırlar. Belediyelerimiz yaptıkları fener alayı ve şivlilik dağıtımı gibi programlarla çocuklarımıza değer verildiğini ortaya koymakta ve onların mutlu olmalarını sağlamaktadırlar. Gerek Gazetecileri gerekse çocuklarımızı unutmadıkları ve bu günlerle ilgili anlamlı programlara imza attıkları için başta Büyükşehir olmak üzere merkez ilçe belediye başkanlarımıza ve emeği geçen personellerine şükranlarımı sunuyorum.

Bu mübarek ve güzel günlerin kardeşliğimizin ve bağlılığımızın artmasına, Müslümanların felahına vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz eder, üç aylarınızı ve Regaib kandilinizi tebrik ederim. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.

 

Bu makale toplam 64 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi