Bir söyleşide Yahya Kemal Beyatlı Cahit Tanyol’a şu itirafı yapar. “Aziz Tanyol, ben hayatta üç büyük hata yaptım. Bunları senin de yapmanı istemem. Büyük şair, büyük edip olmaktan daha erdemli üç şey vardır: birincisi evlenip bir yuva kurmak, ikincisi bir ev sahibi olmak, üçüncüsü bir tarafta kimseye muhtaç olmayacak kadar parası bulunmak. Ben bunların üçünü de yapamadım. Akşam oldu mu dostlar dağılır, evlerine gider. Ben şu otel odasında yalnızlığı bütün dehşetiyle duyarım. Ne şiir ne kitap ne de dostlarım beni bu korkunç yalnızlıktan çekip alabilirler.”
Edmund Burke “Yalnızlık, tahayyül edilebilecek en büyük acıdır.” Evet, yalnızlığın boyutlarını hem Yahya Kemal’in dostuna öğüdünde hem de Burke’nin veciz sözünde görebiliyoruz. Ama bu sözle ya da edebi bir metinle anlatılabilecek bir şey değildir bana göre. Zira dünyada hayatın kendisi kadar gerçek yoktur. Yalnızlık da bu bağlamda böyledir. Hayat nasıl doğrularla ilerlerken güzel ve tatlıysa, yalnızlık da kendi hakikati içerisinde korkunçtur. Elbette insan hayatını belirlerken bazı tercihlerde bulunur. Ancak eşini ve işini mutlaka hayatına almalı ve muhakkak müstakil bir evi olmalıdır. İdealler, hobiler, özel tercihler bunlara paralel bir şekilde yürütülmelidir.
Son zamanlarda çok trend olan bir kanı vardır, derler ki çağın insanı yalnızdır. Yukarıda bahsedilen yalnızlığın bununla bir ilgisi yok. Bu başka bir konu ve aslında bu da uzun ve önemli bir konudur. Ama yazımızın konusu bu değildir. Günümüz gençliğinin evliliğe karşı soğuk durduğunu, mesafeli davrandığını görüyorum. Otuzlu yaşlarda hatta kırklı yaşlarda bile evliliğin erken olduğunu söyleyenlerle karşılaştıkça şaşırıyorum. Unutmamak gerekir ki gül en güzel goncalarını baharda verir. Her şey vaktinde güzel, vaktinde sağlıklı ve vaktinde sağlamdır. Artan boşanma davalarından, ileri yaşta çocuk sahibi olmanın sakıncalarından falan söz etmeyeceğim. Onların hepsi sonuçtur, esas olan sebeptir. Evlilik geciktirilince, hiç olmama ihtimali de yükseliyor. O yüzden en geç yirmili yaşların başlarında evliliklerin gerçekleştirilmesi elzemdir. Korku çağımızda bir tekniğe dönüşmüştür” diyor Albert Camus. Bu gün gençlerimizin evlilikten uzak durmalarının böyle bir yoldan geçirildiğini de düşünmek gerek. Her şey bir hesap üzerinden ilerliyor çağımızda ve o hesap bizim dışımızda yapılıyor.
Hiçbir ideal bunun bahanesi olmamalı ve insan yalnızlığa mahkûm etmemelidir kendini. Ben bu yazıyı hariçten bir yerden değil, bizzat yalnızlığımı yaşadığım odamdan yazıyorum. Yahya Kemal’in yaptığı
Kaçan tren, giden gemi, kalkan otobüs bazen insanın çok şeyini alıp da gidiyor. Tabi ki bu saydığım araçların bir sonraki seferleri mümkündür. Ancak sen bir önceki seferdeki insan olmayabiliyorsun. Yapacağın yolculuk gecikince ya sende ilk heves kalmaz ya da varacağın adreste aradığını bulamazsın. Ömrü güzel kılan şeyin vaktinde verilen kararlardan geçtiğini düşünürüm hep.
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım :
Genç Online Türkiye'nin En iyi 1
oyunlar1 sitesi