Bugün; 29 Mart 2024, Cuma
Tayyar Yıldırım
Metni küçült
Tayyar Yıldırım
TYB Konya ve 11. Mevlana Şiir Şöleni
Tarih : 2021.08.20  19:58:51

Şiir varsa, emek varsa, icraat varsa eğer; zaman fark etmez, mekân fark etmez, mazeret de asla geçerli olmaz, ben oradayım.

Lisedeydim henüz. Edebiyat öğretmenimiz 'şiir'den bahsediyordu. Bir ara “şiir yazanınız var mı?” diye sordu. Tereddütsüz parmak kaldırdım. 'Hazırda bir şiirin varsa eğer okur musun?' dedi. Şiir karalamaları yaptığım defterim masamın hep gözünde dururdu zaten. Hemen çıkarıp, karşıma çıkan ilk şiiri okudum. ...

"Kuşlar uçtu kanat çırptı,

Sevdan beni, kötü çarptı.

Akasyalar çiçek açtı

Aşk çölüne gezim vardır."

...

Benim köyüm meşe ağaçlarıyla kaplıdır. Akasya ağacını ilk kez İvriz İlköğretmen Okulunun bahçelerinde görmüştüm. Akasyalar, beyaz ve mor çiçekleriyle, benim sevda ağaçlarım idi. Hala da öyledirler. Diğer bütün ağaçlar çiçeklerini açar, meyveye dururlar, hemen ardından ‘çiçekli bir dünyaya boşluk doğmasın’ diye bu defa da akasyalar çiçek açar.

1980 ihtilalinin hemen sonrasında ve benim de bir başka şehrimizde görevde oluşum sırasında, yazılı olan her şeyim, ceberut yönetim korkusuyla ve 'bana bir zarar gelebilir' kaygısıyla, rahmetli babamın imha etmiş olması o şiir defterimin de yok olmasına neden oldu. Allah rahmet eylesin babam.

Bu şiirimi bir cep defterine aktarmışım ve cep defteri de sürekli olarak yanımda olduğu için böylece yanmaktan kurtarmış kendisini... O şiirim yazma serüvenim içinde en eski tarihli şiirimdir benim. Şiirin altında “Nisan 1977/İvriz” diye yazıyor.

Demem o ki şiir benim çocukluk, gençlik aşkım. O aşk hiç azalmadı, tükenmedi bende. İşte bu nedenledir ki şiirin sesini duyduğum her yere ona kavuşabilmek adına koşa koşa, düşe kalka gidiyorum ve vuslat sevinci yaşıyorum.

Çocukluk yıllarımda sorulan bir soruya karşılık; “ben elime bir kitap ya da dergi alınca, ‘acaba içinde bir şiir var mıdır?’ diye bakarım. İçinde şiir olmayan ne o kitap ne de o dergi benim için ne tam bir kitaptır ne de tam bir dergidir” diye cevap vermiştim.

Konya’mız, kültür etkinlikleri bakımından ülkemizin en önde gelen illerindendir. Pandemi dahi bu etkinlikleri sürdürmesine engel olamadı. Mesela, 24 yıldır kesintisiz program yapan Aydınlar Ocağı da pandemi şartlarına uygun olmak şartı ile programlarına devam etti ve bu programlara da katılım göstermeye çalıştım.

Konya dışındaki şiir programlarına hem de bütün masrafları kendime ait olmak üzere katılmaya gayret ettim. Bu bir aşksa paranın da menfaatin de lafı olmazdı.

Bu yıl 11 incisi yapılan Mevlana Şiir Şöleni ilk defa 'Şiir Atölyeleri' faaliyeti ile birlikte yapıldı. 14 Ağustos 2021 Cumartesi günü sabah saat 10.00'da yapılan ilk oturumdan itibaren can kulağıyla takip etmeye çalıştım. Oturumlar Saat 18.00'da sona erdi ve akşam saat 20.30'da başlayacak olan şiir şölenini beklemeye başladım.

Oturumlarda anladığım hususlarda kısa kısa notlar almaya da çalıştım.

Ne yalan söyleyeyim program için çok emek sarf edilmiş ancak buna rağmen ‘hiç aksaklık yaşanmadı’ da diyemem. Bu da olağan bir şeydi. Kendimin de yedi yıl süren bir STK yöneticiliği tecrübem olmuştu. O süre içinde büyük faaliyetlere imza atmıştık. Ama benzer aksaklıklar orada da hep olurdu.

Ancak bu ‘şiir atölyesi’ ve ‘şiir şöleni’ etkinliğinde gördüğüm ve dinlediğim bazı hususları da yazmazsam 'en büyük saygısızlığı kendime yapmış olurum' diye düşünüyorum. Ağırlıklı olarak 'modern şiir', üzerine başlayan, devam eden ve sonuçlanan üç oturumdan da kendimi tatmin edebilecek bir haz alamadım doğrusu. 'Kendimi’ ifadesini özellikle kullanıyorum ki bu durum belki de sadece bana has bir eksiklik de olabilir. Gerek konuların ağırlığı gerekse sunumu yapanların akademik konuşmaları ve gerekse şahsımın uzak olduğu 'modern şiir” teması benim haz almama mani olmuş olabilir.

Bu üç oturumdan da aklımda kalan hususlar çok cüzi bir kaç madde ile sınırlı kaldı.  

Şöyle ki;

Bir konuşmacının; Üstat Bestami Yazgan'a atıfta bulunarak; “mesela Bestami Yazgan'ın bir şiirinin altına 'Yunus Emre' yazılarak yayınlanması, halk şiirimizin halk arasında hala canlılığını koruduğunun göstergesidir' demiş olması...

Yine bir konuşmacının Faruk Nafiz Çamlıbel'den bahsederken, “Yahya Kemal’in etkisinde olan şairin, hece şiirine geçiş yapmasıyla birlikte kendi özgün kimliğine kavuşmuştur' demiş olması...

Bir başka konuşmacının; "şairlerin hepsinin şiire başladıklarında birer 'taklitçi' olduklarını ama giderek kendi özgün kimliklerine kavuştuklarını, demem o ki taklit etmenin bile taklit edene bir şeyler kazandırabildiğini' söylemiş olması hafızamda kalan birkaç cümlelik anekdotlar oldu.

Oturumun son bölümünde; sabahtan beri şiirde modernliğin ve yeniliğin, kulakları tırmalayacak bir yoğunlukta ifade edilmiş olması, bazı konuşmacıların bile ilgisini ve tepkisini çekmiş olacak ki bir konuşmacı; “yeni, yeni, yeni diyerek eskiyi yerden yere vurmanın bir anlamı yoktur” dedi ve devam etti.  ‘Yeni’yi savunmak adına ‘eski’yi kötülemenin, ‘yeni’yi yaşatmak adına ‘eski’yi öldürmenin hiç bir gerekçesi bulunamayacağını” ifade etmesi ve bu arada konuya izleyicilerin de müdahil olması tartışma tansiyonunun bir hayli yükselmesine neden oldu.

Bu konu da dikkatimi çeken hususlardandı.

Bir kez daha görmüş olduk ki 'eski’ ve ‘yeni’ kavramları birbirinden ayrılamaz ikiliydiler. Yine bir konuşmacının; "bir binanın yenilemesini yapmak, mevcut durumunun iyileştirilmesine katkı sunmak, geçmişin hatıralarını, izlerini günümüze taşımasını sağlamak o binanın taşıyıcı kolonları da dâhil onu yerle bir etmekle olmaz. Bunu yaparken, o binayı ayakta tutmakla, içine farklı ve uyumlu desenler çizmekle de büyük katkılar sunmuş olursunuz” demiş olması, benim de ruhumdan fışkıran o derin anlamı ifade eden cümlelerdi.

Ve nihayet akşam saat 20.30'u gösterirken, bu yıl yenilenme çalışmaları sebebiyle Kubbe-i Hadra'nın yüzünü göremeden, onun gölgesinde, Hz. Mevlâna'nın ismine yakışan ve 11 yıldır devam eden bu büyük organizasyonun icra-i faaliyeti başlamış oldu.  

Gül Bahçesi yine bir 'ana baba gününü’ yaşıyordu. Etkinliğe ilgi çok büyüktü.

Önce protokol konuşmaları yapıldı. Etkinliğin baş mimarlarından, genelde sanata, özelde edebiyata ve şiire büyük önem veren bu yolda somut icraatların sahibi olan Karatay Belediye Baskanı Sayın Hasan Kılca Bey ve yine bu organizasyonun ev sahibi TYB Konya Şube Başkanımız Sayın Ahmet Köseoğlu Bey, TYB Onursal Başkanı Sayın Mehmet Doğan Bey, TYB Genel Başkanı Sayın Musa Kazım Arıcan Bey, Konya İl Kültür Müdürü sayın Abdüssettar Yarar Bey ve Bir şiir sever ve şair olan Konya Eski Belediye Başkanı Sayın Halil Ürün Bey birer protokol konuşması yaptılar.

Mevlana Torunlarından Esin Çelebi Bayru Hanımefendi ve eşi Sayın  Osman Bayru Bey programda yer alan konuklardandı. Bunun yanı sıra etkinlikte; birçok STK yöneticisi, gazete ve dergi yöneticisi ve yoğun bir halk izleyici topluluğu vardı.  

Protokol konuşmalarından sonra şairler, alfabetik isim sırasına göre şiirlerini okumaya başladılar. Yirminin üzerinde şair şiirlerini seslendirdiler. Şairler genelde Konya’ya başka illerden davet edilen ve kendi alanlarında eserleri, ödülleri olan ve söz sahibi olan şairlerimizdi.

Programda bizlere dağıtılan ve Karatay Belediyesi ile TYB Konya Şubesi yayını olan, 11 inci Şiir Şölenin de bir ilkini gördüğümüz, '11'inci Mevlânâ Şiir Söleni Şiir Seçkisi 2021' isimli kitap çok güzel bir hediyeydi.  O kitaptan takip etmeye çalıştığım kadarıyla ve şairlerin okuduğu şiirlerden de gördüm ve işittim üzere, şiirlerin tamamı “modern şiir” ismiyle tanımlanan şiirlerden seçilmişti. Ebette bu bir tercih meselesiydi ama programı takip ettiğimiz bölümdeki bazı izleyicilerden de işittik ki; şiirlerin tamamının bu türden seçilmiş olması bir takım eleştirilere maruz kaldı.

Örnek olarak “Mevlana” ismiyle yapılan bir etkinlikte beyitlerden oluşan bir ya da birkaç şiirin bulunması, günün önemine binaen çok isabetli bir şey olurdu.

Daha önceki yıllarda yapılan Mevlana Şiir Şölenlerinden ve diğer birçok etkinliklerden hatırladığımız ve ülkemizin “şair” ve “şiir” konularında isim yapmış olan Bestami Yazgan gibi Nurullah Genç gibi isimleri “gözlerim aramadı” dersem yalan söylemiş olurum. Bu konuların yine de programı hazırlayan ve icra eden şahsiyetlerin uhdesinde ve tercihinde olduğu bilinciyle, bu tür büyük organizasyonların Konya’mız için bir iftihar vesilesi olduğunu, bıkmadan usanmadan bu organizasyonlara devam edilmesi gerektiğini düşünüyor, emeği geçen herkese selam, sevgi, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.

Bu makale toplam 148 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi