- » TYB' DE CENGİZ AYTMATOV KONUŞULDU
- » KADİR GECESİ ŞİİRİ
- » GÜNÜN ŞİİRİ: HOŞ GELDİN
- » ERBAKAN HOCAM şiiri
- » Aydınlar Ocağı’ndan Parlaktürk’e vefa
- » GÜÇLÜ: “ÜSTÂD, BİZİM MUSA’MIZDIR!”
- » Gıda Katkı Maddeleri Gerekli mi, Zararlı mı, Helal mi?
- » VEFATININ 10. YILINDA MERHUM SULTANÜ’L VAİZİN TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ ANILDI
- » 28 ŞUBAT DARBESİNİN 24. YILDÖNÜMÜ
- » Vefatının 10. Yılında ÖNGÖRÜ ve GÖREV ADAMI Olarak NECMETTİN ERBAKAN
- » AK Parti Konya ilçe adayları belli oldu
- » Başkan Altay: Bizim Vizyonumuz Gönüllere Girmektir
- » AK Parti’nin Konya Büyükşehir Adayı Başkan Uğur İbrahim Altay Oldu
- » AK Parti Meram İlçe Yönetimi belli oldu
- » Konyaspor kupaya galibiyetle başladı
- » Konyalı milletvekillerine yeni görev
- » Konya evladına sahip çıktı
- » KAZANAN MİLLET, KAYBEDEN YOK
- » TEK BAŞINA, İŞ BAŞINA
- » Haydi sandığa...
- » Kombassan Anadolu'da ağırlığını hissettiriyor
- » Müsiad'dan Kombassan'a 4 ödül
- » Kombassan 5 şirketi ile listede
- » ASKON heyeti, Urfa’dan verimli görüşmelerle döndü
- » Komyapı yeni projelere start verdi
- » ASKON İnşaat Sektörünü değerlendirdi
- » ÜNSA1’da mülakatlar yapıldı
- » Kombassan Rulman başarılı şirketler arasında
- » Kombassan'da eğitimler sürüyor
- » Golda'ya tüketicilerden ödül
- » Gazze'de kalıcı ateşkes sağlandı
- » Belediye Meclisleri İsrail'i kınadı
- » İsrail zulmü devam ediyor
- » Zulüm sürüyor, 683 idam kararı daha
- » "Mevlana anlayışına ters düşen yapılaşmaya izin vermeyin"
- » Konya'dan, Mısır'daki idam kararına protesto
- » “Kırım’ın Rusya’ya bağlanması kabul edilemez”
- » Konya’da, Abdülkadir Molla’nın idamı protesto edildi
- » KATLİAMA DÜNYA SESSİZ
- » Mursi, konuşmasını yarıda kesip ezan okudu
- » KONYA ŞAİRLERİ ANADOLU ŞİİR AKŞAMLARINDA
- » Salih Sedat Ersöz'den Filistin Kitabı
- » Cemil Paslı'dan Yeni Kitap
- » SALİH SEDAT ERSÖZ SELÇUKYALI ŞAİRLERLE BULUŞTU
- » YAZAR- ŞAİR AHMET EFE İLE ŞİİR ÜZERİNE SOHBET
- » “Dünya o irfana geri dönecek”
- » Aydınlar Ocağı'nda Aşıklık Geleneği
- » FETİH VE AYASOFYA ŞİİRİ
- » TYB’de Seyyid Harun Velî konuşuldu
- » GÜNÜN ŞİİRİ: MUHAMMED GÜNEŞİ
- » “En Yüce Dosta”
- » Azmin Zaferi
- » Osmanlı'da Ağaç Sevgisi
- » Yağış geliyor
- » Çevre dostu davranışları göstermeyen kişi
- » Müslüman Temizdir
- » İslam ve Çevre Ahlakı
- » Meram’da 2 bin fidan toprakla buluşturuldu
- » Müslümanın yaşam alanı Camiler olmalı
- » "2014’te 703 Bin Fidanı Toprakla Buluşturduk"
- » Selçuklu'da Otizm duyarlılığı
- » Karatay'dan Örnek Proje
- » Ramazan sigarayı bırakmak için fırsat olabilir!
- » Göz kuruluğuna dikkat!
- » Sigarayı bıraktıktan sonra kilo almayı önleyecek öneriler
- » Uyku sağlığı hakkında ‘doğru’ sanılan 7 ‘yanlış’
- » "GDO'lu ürüne toleransımız yok"
- » Taklit ve Tağşiş Yaptığı Kesinleşen Firmalar
- » Medical 2000 sağlık sektörünün geleceğinden umutlu
- » Hayvandan İnsana Geçen Hastalıklar Konusunda Bilinçlendirme Çalışması
- » Yeni eğitim-öğretim yılı başladı
- » Karatay Üniversitesi’nde “Meslek Ahlakı ve Ahilik Çalıştayı” Başladı
- » “Uzaktan Eğitim Gün Geçtikçe Önem Kazanıyor”
- » Ders zili çaldı
- » İmam Hatip Ortaokuluna sınavla öğrenci alınacak
- » Mümtaz Koru İmam Hatip’te Arapça Heyecanı
- » KOMEK Yaz Okulu protokolü imzalandı
- » Anadolu İmam Hatip Liseleri açıldı
- » Konya'da okullar tatil, TEOG sınavı devam...
- » 31 İlçede Büyükşehir’den Eğitim Desteği
- » Süper Lig'de görünüm
- » Süper Lig'de görünüm
- » Kocaman'dan Büyük Başarı
- » KONYASPOR TARİH YAZDI
- » Konyaspor'dan tek gol 3 puan
- » Konya'da kazanan çıkmadı 1-1
- » Konyaspor'a nefes aldıran 3 puan...
- » Beraberliğe razı olduk
- » Konyaspor'dan bayram hediyesi
- » Şampiyonu yenerek sezonu tamamlamak ne güzel
Selçukya Kültür Sanat Derneği tarafından her hafta düzenlenen Selçukya Şiir Akşamları'nın bu haftaki konuğu aynı zamanda derneğin denetim kurulu başkanı olan Araştırmacı Şair Yazar Salih Sedat Ersöz oldu.
Koordinatörlüğünü Devriş Ahmet Şahin'in yaptığı programda konuşan Salih Sedat Ersöz konuşmasına aynı gün doktorluk diplomasını alan oğlu Eymen'e ithaf ettiği '' Hekimler '' şiiriyle başladı. Öksüz Ozan (Ahmet Yıldırım) ve oğlu Yağız Ozan’ın (Arif Yıldırım) Hoş geldiniz güzellemesi ve karşılıklı atışmaları katılımcılardan büyük ilgi gördü.
Konuşmasına Osmanlı Devleti’nde Şair Sultanlar konulu sunumuyla devam eden Ersöz;Osmanlı Devleti’nde sultanlar şehzadeliklerinden itibaren dönemin en âlim, en yetkin hocaları elinde özel bir şekilde yetiştiriliyordu. Sadece askeri, siyaset, ekonomi dalında değil bunlarla birlikte kültür, sanat, edebiyat ve şiir dalında da uzman denilecek seviyede eğitim alıyorlardı. Yıllarca süren eğitimleri tamamlanınca hem dini hem dünyevi alanda en üst seviyede uzmanlaşıyorlar ve her alanda zirveye yerleşiyorlardı.Osmanlı Padişahlarının 23 tanesinin divanı oluşacak şekilde harika şiirler yazdıkları biliniyor. İçlerinde bestekâr olanları bile var. Ayrıca el sanatları dalında uzmanlaşan, hattat olan padişahlar mevcut. Bununla da kalmayıp şairlerle dostluk kurarak, şiir akşamları tertip ediyorlar, şairleri ödüllendirerek onları teşvik ediyorlardı dedi.
Konuşmasını çeşitli Padişahların şiirlerinden örnekler vererek tamamlayan Ersöz ayrıca sormuş olduğu soruları doğru yanıtlayan misafirlere de Topal Veyis adlı romanınıve şiir kitabını hediye etti.
Konya kültür sanat camiasının yoğun ilgi gösterdiği programda Hasan Ukdem,Ahmet Üresin, Kamil Baysal,Şükran Pınarcan,Tayyip Sağ,Saadet Vural Kaya,Sengül Sağ,Hüseyin Gademi,Cevat Haydari,Mustafa Remzi Samancı, Mustafa Şen,Ahmet İnci, Cengiz Çelik, Kazım Öztürk, Ahmet Şener,Sevil Köse,Hasan Karaca, Halime Doğru,Münibe Tuncer, Fatma Çetin Kabadayı,İbrahim Demirtaş,Tayyar Yıldırım, Yakup Çak ve Derviş Ahmet Şahin güne özel şiirler okudular.
Program,Devriş Ahmet Şahin ve Selçukya Kültür Sanat Derneği Başkanı Av. Fatma Şeref Polat'ın Salih Sedat Ersöz'e günün anısına plaket takdim etmesinin sonrasında günün anısına çekilen hatıra fotoğrafları ile sona erdi.
SALİH SEDAT ERSÖZ'ÜN KONUŞMASININ İÇERİĞİ:
Osmanlı Devleti’nde padişahlar sadece askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeler ile meşgul olmamış, kültürel faaliyetlerde de bulunmuştur. İyi bir eğitimden geçen şehzadeler, mutlaka bir zanaat sahibi olurdu. Sultanlar daha ziyade musikiye ve şiire ilgi göstermişlerdi.
Birçok Osmanlı padişahı yüksek eğitimlerinin yanında kalemi güçlü şairler olarak da karşımıza çıkmıştır. Hatta bazı padişahlar “divan” sahibi olacak kadar şiir yazmış ve Divan edebiyatına yön vermiştir.
Sultanlar; şairleri ve ilim adamlarını desteklemiş, bu sayede kültür ve sanat hayatını canlı tutmuşlardır. Devirlerinin önemli şairleri ile dostluk kuran sultanlar, şiir meclisleri kurarak şiirin ve sanatın gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Osmanlı padişahları içerisinde 23 tanesi divan sahibi, 12 tanesi hattat, 8 tanesi müzisyen ve bestekârdır. Resimle ilgilenen, değişik sanatlarda bilgisi olanlar ve ilmî eser yazanlar vardır. Osmanlı padişahlarının birçoğu şair olup Divan edebiyatı ananesince isimleri yerine mahlaslar kullanmıştır.
2. Murat: Muradi, Fatih Sultan Mehmed: Avni, 2. Beyazıt: Adli,
Yavuz Sultan Selim: Selimi, Kanuni Sultan Süleyman: Muhibbi Yıldırım Beyazıt: Yıldırım
mahlasları ile şiirler yazmışlardır. Şimdi Padişahların şiirlerinden bazı örnekler verelim:
Yıldırım Beyazıt
Yâri rind-i zamânedür sandum
Bahs-i faslı terânedür sandum
Ehl-i hicrâna fitne-i agyâr
Ortada bir bahânedür sandum
Göz ucıyla kıya kıya bakışı
Dil alup kasdı cânadur sandum
Kıssayı anlamamış âhir-i kâr
Anı da bir fesânedür sandum
Hışm ile zahm-nâk dil-i sûzi
Yıldırım’dan nişânedür sandum
“Sevgiliyi zamanın rintlerinden biri, aşk konusunu da kuru bir söz sanmıştım. Ayrılık çekenler için rakiplerin dedikodularını ve fitnelerini sevgili ile ardaki bir bahane gibi sandım. Sevgilinin göz ucuyla baktığı sitemli bakışı gönlümü alıp canıma kastetmek için olmalı sandım. Sevgili ona olan aşkımı meğerse anlamamış. Bunlar da bir efsaneye dönecek sandım. Yanan gönlüm sevgilinin sitemli bakışı ile öyle yaralandı ki kalbime çarpan şeyin yıldırımdan kopmuş bir alev sandım.”
Mehmet Çelebi
Cihân hasm olsa, Hakk’dan nusret iste!
Erenlerden duâ vü himmet iste!
Çalup dîn ışkına udvâne şimşir,
Anuban çâr-ı yârı hidmet iste!
Eğer leb-teşne isen ey bed-endîş;
Bu deşne çeşmesinden şerbet iste!
Geçenden geç, demür taşdan sakınma,
Demüri mahv idenden kuvvet iste!
Çevürme yüz muhalifden Mehemmed,
Adûyı arsadan sür vüs’at iste!
“Bütün cihan sana düşman kesilse sen sadece Hak’tan ve O’nun erenlerinden dua ve yardım iste, Gazada kılıcını din aşkına çal, Bu esnada dört halifenin adını an, Ey akıbeti korkunç olan. Eğer susamış isen bu çöl çeşmesinden şerbet iste, Senden geçenden sen de geç demiri taştan sakınma, Ancak demiri mahvedenden de güç iste, Ey Mehmed! Muhalifinden yüz çevirme/Mümkünse düşmanı meydandan sür, ülkeni genişlet”
2. Murat
Gündelik hayatındaki hislerini zaman zaman nazım şeklinde dile getirmiştir. II. Murad’ın şair ve âlimleri haftada iki defa huzurunda toplaması da sanata verdiği önemi göstermektedir.
2. Murad'ın dizelerinden:
"Hâl-i pinhânum sorar isen zebân şerh eylemez
Bir lisandur bu ilsân kim tercemân şerh eylemez
Çün mübeyyendür beyâna hâcet olmadı velî
Bir 'ayândur bu 'ayân kim her bir nihân şerh eylemez
Ey Murâdî iş bu elfâzun beyânı neyledür
Bir beyânsun kim seni bir zü'l-beyân şerh eylemez."
Gizli halimi, sorarsan kimse açıklayamaz. Bu öyle bir lisandır ki tercüman açıklayamaz.
Çünkü açıklanmıştır açıklamaya lüzum yoktur ama, Bir açıktır bu açık ki her bir gizli açıklayamaz.
Ey Muradi iş bu sözlerin açıklanması neyledir? Bir açıklamasın ki seni saf ifade açıklayamaz.
*
"Her kişi dünyâda meşgûl oldu bir kâr üstüne
Sana meşgûl olmuşuz biz kâr-ber-kâr üstüne
Lâle-zârun seyrin eyler bâğ-ı dehre aldanan
Bize seyr itdür cemâlün çeşm-i hûn -bâr üstüne
Ey Murâdî oldu her bir "ilmün üstine alîm
Anun içündür mukarreb geçdi ebrâr üstüne"
"Ey sevgili, dünyada her insan bir işle uğraşarak ömür tüketmekte.
Biz ise bu kadar işi bir yana bırakıp yalnızca seni iş edindik.
Dünya bağının güzelliğine aldanan ancak lale bahçelerinde oyalanır.
Bizim ise sana ağlamaktan gözlerimiz kan dolu lalelere benzedi. Güzel yüzünü bize göster de gözyaşlarımız dinsin.
Ey Muradi her ilmin üstünde bir Alim (her şeyi bilen) elbette vardır.
Nitekim onun için mukarreb ebrarın üstüne geçti."
Fatih Sultan Mehmet
Babası 2.Murad gibi şair bir padişahtır ve pek çok şiir kaleme almıştır. Henüz 21 yaşında bir delikanlıyken İstanbul’u fethedip Yeni Çağ’ın başlamasına öncü olan Fatih Sultan Mehmet; Yunanca, Arapça, Latince, Farsça, İtalyanca ve İbranice biliyor; alim, şair ve sanatkârlarla sohbet etmekten oldukça hoşlanıyordu. Dönemin en ünlü hocalarından eğitim alarak edebiyat, felsefe, tarih, coğrafya ve matematik alanlarında üst düzey bir bilgi birikimi edinmişti. Kitap okumayı sever, çocukluğundan beri çok iyi resim yapardı. Hatta bu yeteneğini mühendislik ilmi ile birleştirip İstanbul’un fethinde kullanılan şahi topunun projesini bile bizzat kendisi çizmişti. Fatih bütün bunların yanı sıra “Avnî” mahlasını kullanarak yazdığı şiirleriyle de oldukça ün yapmış bir padişah.
Bağda gülden bahseden yanağını kasdeder
Serviden söz açanlar endamını kasdeder
Dilbere vasıl olmak dar-ı dünyadan murad
Aşık aşkın derdi ile dermanını kasdeder
Bu fani dünya için değmez kuru kavgaya
Ecel ki bu dünyanın ziyanını kasdeder
Yıldızlardan yücedir gözyaşı eşiğinde
Bu bulutlar ahımın dumanını kasdeder
Ey Avni beyti bozma bahsi ağyar eyleyip
Şiir o ki sadece cananını kasdeder.
*
İmtisâl-i câhidû fi'llâh olupdur niyyetim
Dîn-i İslâm'ın mücerred gayretidir gayretim
Fazl-ı Hakk u himmet-i cünd-i ricâullâh ile
Ehl-i küfri ser-te-ser kahr eylemekdir niyyetim
Enbiyâ vü evliyâya istinâdım var benim
Lütf-ı Hak'dandır hemân ümmîd-i feth ü nusretim
Nefs ü mâl ile n'ola kılsam cihânda ictihâd
Hamdüli'llâh var gazâya sad hezârân rağbetim
Ey Mehemmed mu'cizât-ı Ahmed-i Muhtâr ile
Umaram gâlib ola a'dâ-yı dîne devletim.
*
Senin tenine değmeyen, yağmuru istemem, meltemi istemem.
Sana yanmayan yıldızı istemem.
Bülbüller söyleyecekse, seni söylesin.
Senden okumayan Bülbülü, ne söylerse dinlemem.
Özlemim sen olacaksan, yansın yüreğim
Senden gayri bir aşkla kül olursa kalbim, bu kalbi istemem,
Sonu sana çıkmayan yolu, yönü istemem.
Kalbini fethedecekse, geçerim bin Sina’yı birden.
Yoksa neyime, bu fethi istemem, cihanı istemem.
Ben sultan Mehmet’im, önündeyim Kostantin’in,
Yakarım ben bu şehri, bir tebessümün için.
Ben senin ümmetinim, Sensin benim efendim,
Senden gayrı, senden başka, Efendi istemem, sultan istemem.
2. Beyazıt (Adli)
Ey kemân-ebrû n'ola kurbân idersen cân sana
Bin benüm gibi ider her lahza cân kurban sana
Mihrüni canda ezelden saklar idüm sanma kim
Dâr-ı dünyâda görüp hayran olupdur cân sana
Dilde gamzen zahmına merhem didüm dilber didi
Tîr-i müjgânum yeter her lahzada derman sana
Pertev-i hüsnün meğer eflâka düşmiş ay u gün
Gice gündüz rezm urup olmuş durur hayran sana
Hûbluk sende tamâm oldugına hacet budur
Kâtib-i kudret ki yazmış ol hat-ı reyhan sana
Hûn-ı dil yaşunla 'Adlî gerçi seyl oldı dirîg
Kanlu yaşun göricek rahm eylemez cânân sana.
"Ey keman kaşlı sevgili! Canımı sana kurban etsem bundan ne çıkar? Benim gibi binlercesi zaten her an canını sana kurban ediyor. Sevgini ezelden beri canımda saklıyorum. Bu canın seni dünya evinde görüp öyle hayran olduğunu sanma. Senin kıya bakışının gönüldeki gönülde açtığı yarasına merhemdir dedim. Sevgili, “Kirpiklerimin oku ilaç olarak sana her an yeter.” dedi. Güzelliğinin ışığı feleklere düşmüş, yansımış olduğundan ay ve güneş, gece gündüz dönerek senin hayranın olmuştur. Kudret kâtibinin sana yazmış olduğu o reyhanî yazı, güzelliğin sende kemale erdiğine delildir. Ey Adlî! Her ne kadar gönül kanı akıttığın gözyaşıyla sel gibi olduysa da ne yazık ki sevgili kanlı gözyaşını gördüğünde bile sana merhamet etmez."
Cem Sultan’dan Sultan Bayezit’e.
Sen pister-i gülde yatasın şevk ile handan (Sen gül döşekte keyifle, güle oynaya yatarken)
Ben hicr ile balin edinem hari sebeb ne? (Ben çölde dikenleri yastık edeceğim. Sebep ne?)
Bu saltanat-ı dünya ola bu adle mukarin (Bu dünya saltanatı adaletle paylaştırmayı emrediyor)
Haccü'l-Haremeyn anı talep kılsa acep ne? (Hacca giden kişi talep etse ne olur?)
Sultan Bayezid’in cevabı:
Çun ruz-1 ezel kısmet olunmuş bize devlet (Madem devlet bize ezelden kısmet olunmuş)
Takdire rıza vermeyesün böyle sebep ne? (Allah'ın bu takdirine razı olmak istemeyişine sebep ne?)
Hacc-ül harameynim deyu ben da'vi kilursun. (Hacı olmakla övünüyorsun)
Ya saltanat-i dünyeviye bunca talep ne (Öyleyse dünya saltanatına bunca talep ne?)
Yavuz Sultan Selim (Selimi)
Şehzadeliği sırasında Şah İsmail için nazım şekli ile o zamana kadar görülmemiş bir şiir. Divan edebiyatında vezni aher denilen tarzda yazılan ilk beyit. Hikayesi satranç olan bir şiirdir.
Sanma şâhım / herkesi sen / sâdıkâne / yâr olur
Herkesi sen / dost mu sandın / belki ol / ağyâr olur
Sâdıkâne / belki ol / bu âlemde / dildâr olur
Yâr olur / ağyâr olur / dildâr olur / serdâr olur.
*
Bülbül gibi gülistan bostandan ayrı düştüm
İstemem altın kafes vatandan ayrı düştüm
Ey gam öldürme beni bu hicran gecesinde
Zira bir güneş yüzlü handandan ayrı düştüm
Gönül feryad ediyor karanlık gecelerde
Gamlıyam bir mah cemal sultandan ayrı düştüm.
Hicran ile ne hale geldiğimi soranlar
Sormayın ahvalimi ben candan ayrı düştüm.
Selim’i kınayanlar bilmez ıstırabımı
Şu canıma can katan canandan ayrı düştüm.
*
Padişahı âlem olmak bir kuru kavga imiş
Bir veliye bende olmak cümleden evla imiş
Kanuni Sultan Süleyman (Muhibbi)
Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
Ko bu ayş u işreti çün kim fenâdur âkibet
Yâr-ı baki ister isen olmaya tâat gibi
Olsa kumlar sağışınca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu şîşe-i çarh içre bir sâat gibi
Saltanat didükleri ancak cihân gavgâsıdur
Olmaya baht u saâdet âlemde vahdet gibi
Ger huzûr itmek dilesen ey Muhibbî fâriğ ol
Varmıdur vahdet makâmı gûşe-i uzlet gibi.
*
Şair Baki’yi İstanbul’a getirten ve Türk edebiyatına kazandıran Kanuni, çok sevdiği Baki’yi sürgün ettiği fermanı: “Baki bed, Azm-i bülend, Bursa’ya red, Nefy-i ebed”
Şair Baki’nin cevabı:
“N’ola kim nefy-i ebedazm-i bülend olsa ey Bâkî,
Bilesin ki cihan mülkü değil Süleyman’a bâki,
Şehâ! Azminde ısbât-ı tehevvür eyledin ammâ,
Buna çarh-ı güherdirler, ne sen bâkî, ne ben bâkî” Bu cevaptan sonra Baki affedilir.
Şehzade Bayezid'in mektubu
Ey seraser âleme Sultan Süleyman'ım baba,
Tende Canım, Canımın içinde cananım baba,
Bayezîd'ine kıyar mısın benim canım baba
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.
Enbiya ser-defteri yani ki Âdem hakkıçün,
Hem dahi Musa ile îbnî-i Meryem hakkıçün,
Kainatın server-i ol Ruh-i âzam hakkıçün,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.
Sanki Mecnun'um, bana dağlar başı oldu durak,
Ayrılıp bilcümle mal ü mülkten düştüm ırak,
Dökerim göz yaşını vâhasretâ, dâd-el-firak,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.
Hak Taâlâ, kim cihanın şahı etmiştir seni
Öldürüp ben kulunu, güldürme şahım düşmeni
Gözlerim nuru oğullarımdan ayırma beni
Bigünahım, Hak bilür devletlü sultanım baba
Tutalım iki elim baştan başa kanda ola,
Bu meseldir, söylenir kim "kul günah itse n'ola"
Bayezîd'in suçunu bağışla, kıyma bu kula,
Bigünahım, Hak bilür, devletlü sultanım baba.
Kanuni Sultan Süleyman'ın cevabı
Ey demeden mazhar-ı tuğyan ü isyanım oğul,
Takmayan boynuna hergiz tavk-ı ferman'ım oğul,
Ben kıyar mıydım sana ey Bayezid Han'ım oğul,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Enbiya vü evliya, ervah-ı âzam hakkıçün,
Nûh u İbrahim ü Musî İbn-i Meryem hakkıçün,
Hatm-ı âsâr-ı nübüvvet Fahr-i Âlem hakkıçün,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Âdem adın itmeyen Mecnun'a sahralar durak,
Kurb-i taattan kaçanlar daima düşer ırak,
Tan değildir der isen "Vâhasretâ, dâd-el-firak"
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Hak reâya-yi muti-e rai etmiştir beni,
İsterim mağlûb idem ağnâm'a zi'b-i düşmeni,
Haşelillah öldürürsem bîgünah nâgeh seni,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Tutalım iki elin baştan başa kanda ola
Çünki istiğfar idersen biz de afv-etsek n'ola
Bayezîd'im suçunu bağışlarım gelsen yola,
Bigünahım dime bari, tevbe kıl canım oğul.
Eşi Hürrem Sultan’a
Celîs-i halvetim varım habîbim mâh-ı tâbânım
Enîsim mahremim varım güzeller şâhı sultânım
Hayâtım hâsılım ömrüm şarâb-ı Kevser’im Adn’im
Bahârım behcetim rûzum, nigârım verd-i handânım
Neşâtım işretim bezmim çerâğım neyyirim şem'im
Turunc ü nâr ü nârencim benim şem'-i şebistânım
Nebâtım sükkerim gencim cihân içinde bî-rencim
Azîzim Yûsuf’um varım gönül Mısr’ındaki hânım
Stanbul’um Karaman’ım diyâr-ı milket-i Rûm’um
Bedahşân’ım ve Kıpçak’ım ve bağdâ’ım Horasân’ım
Saçı varım kaşı yâyım gözü pür-fitne bîmârım
Ölürsem boynuna kanım meded hey nâ-Müslümân’ım
Kapında çünki meddâhım seni medh iderim dâim
Yürek pür-gam gözüm pür-nem Muhibb’îyem ve hoş hâlim
Hürrem Sultan’ın ölümünden sonra yazdığı beyit:
"Bezm-i gamda âh edip cânânı andım ağladım,
Yâr ile evvel geçen devrânı andım ağladım."
2. Selim (Selimi)
Yâ Resûl-ı müctebâ eyle şefâ’atle rehâ
’Abd-i’ âciz bir günehkâram gönülde yok sivâ
Eylemiş Allah bu tahtı nasîb ümmetüne
Ben günehkâra degül lâyık bu ihsân u ’atâ
’Âcizem pür-asem ü zenb ü pür-ma ’âsîdür kulun
Merhamet kılmazsan ey şâh-ı rüsûl hâlüm fenâ
Lutf u ihsânından ümmîd kesmezem kim şefkatün
Bu Selîmi elbet eyler mevsûl-ı râh-ı Hudâ."
3. Murat (Muradi)
Bir gün sabah namazına kalkamayan 3. Murat Han o hüzünle şu şiiri yazmış:
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrail’in kastı canadır inan
Uyan ey gözlerim gafletten uyan.
Uyan uykusu çok gözlerim uyan.
Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dillu dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar, taşlar, ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Semavatın kapuların açarlar
Müminlere rahmet suyun saçarlar
Seherde kalkana hülle biçerler
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Bu dünya fanidir sakın aldanma
Mağrur olup tac-u tahta dayanma
Yedi iklim benim deyu güvenme
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Benim, Murad kulun, suçumu affet
Suçum bağışlayub günahım ref’et
Resul’un sancağı dibinde haşret
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
4. Murat
Sultan IV. Murad devri sadrazamlarından Hâfız Ahmed Paşa Bağdat Seferinden şumektubu yazar:
Aldı etrâfı adû imdâda asker yok mudur
Din yolunda baş verir bir merd-i server yok mudur
Hasmı geşt ile oyunda ruh-be-ruh şeh mât eder
Cenkde bir at oynadur ferzâne bir er yok mudur
Bir aceb girdâba düştük çâresiz kaldık meded
Âşinâlar zümresinden bir şinâver yok mudur
Cenkde hem-pâmız olup baş verip baş almağa
Arsa-i âlemde bir merd-i hünerver yok mudur
Def’-i bî-dâda tekâsülden garaz ne bilmezüz
Derd-i mazlûmdan suâl olmaz mı mahşer yok mudur
Âteş-i sûzân-ı a’dâya bizimle girmeğe
Dehr içinde imtihân olmuş semender yok mudur
Dergeh-i Sultân Murâd’a nâmemiz irsâline
Bâd-ı sarsar gibi bir çâbük-kebûter yok mudur?
Sultan 4. Murat’ın cevabı şöyledir:
Hâfızâ Bağdâd’a imdâd etmeğe er yok mudur
Bizden istimdâd edersin sende asker yok mudur
Düşmeni mât etmeğe ferzâneyim ben der idin
Hasma karşı şimdi at oynatmağa er yok mudur
Gerçi lâf urmakda yokdur sana hem-pâ bilürüz
Lîk senden dâd alur bir dâd-güster yok mudur
Merdlik da’vâ ederken bu muhanneslik neden
Havf edersin bâri yânında dilâver yok mudur
Râfizîler aldı Bağdâd’ı tekâsül eyledin
Sana hasm olmaz mı Hazret rûz-ı mahşer yok mudur
Bû-Hanîfe şehrin ihmâlinle vîrân etdiler
Sende âyâ gayret-i dîn ü peyamber yok mudur
Bî-haberken saltanat ihsân eden Perverdigâr
Yine Bağdâd’ı eder ihsân mukadder yok mudur
Rüşvet ile cünd-i İslâm’ı perîşân eyledin
İşidilmez mi sanursun bu haberler yok mudur
Avn-i Hak’la intikâm almağa a’dâdan meğer
Bende-i dîrîn vezîr-i dîn-perver yok mudur
Bir Alî-sîret vezîri şimdi serdâr eylerim
Hazret-i Peygamber mu’în olmaz mı rehber yok mudur
Şimdi hâlî mi kıyâs eylersin âyâ âlemi
Ey Murâdî pâdişâh-ı heft-kişver yok mudur
Mehmet Reşat
Sultan Mehmet Reşat'ın Çanakkale Savaşı ile ilgili yazdığı şiir:
Manzûme-i Garrâ-i Hazret-i Hilâfet-penâhî
Savlet etmişdi Çanakkal‘aya bahr ü berden
Ehl-i İslâmın iki hasm-ı kavîsi birden
Lâkin imdâd-ı ilâhî yetişip ordumuza
Oldu her bir neferi kal‘a-i pûlâd-beden
Asker evlâdlarımın pişgeh-i azminde
Aczini eyledi idrâk nihâyet düşmen
Kadr u haysiyyeti pâmâl olarak etdi firâr
Kalb-i İslâma nüfûz etmeğe gelmiş-iken
Kapanıp secde-i şükrâna Reşâd eyle duâ
Mülk-i İslâmı Hudâ eyleye dâim me’men.
Mehmet Vahdettin
Hayli demdir ben cüdâyım lâne-i vîrâneden
Düşmüşüm vahşet iline cümle-i cânâneden
Aks-i sadâ bile gelmez nâle-i figâneden
Kalmadı ümmîd ü kudret cism-i nâ-tuvâneden
Âh yeter Allah'ım yeter ! Şuna insan dayanmaz
Bunca mihen firkate hem ten ü cân dayanmaz
*
Felâket bâğını gezdim serseri
Feryâd u zârımı duyan kalmamış
Aradım o şâhin yiğit erleri
Yattıkları yerde nişân kalmamış.
NAMAZ VAKİTLERİ
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi