Bursa, atalarımızın yadigârlarıyla dolu muazzam bir şehir…
Uludağ eteklerine kurulmuş bu aziz kente defalarca gittim. Eski sokakları arasında saatlerce dolaşıp mimari eserlerini keşfe çalıştım. Her köşesinden tarih fışkıran ve hakkında pek çok kıymetli eser yazılan Bursa’da anıt hüviyetinde nice ağaç vardır ve ben onlarla da ayrıca ilgilenmekteyim. Bunlar arasında özellikle “İnkaya Çınarı”nı anmadan geçmek olmaz.
Bu mübarek ve muazzez anıt, Uludağ’a çıkan yol üzerinde ve adına İnkaya denilen küçük yerleşim merkezinde. Ana yolun hemen kenarında ve şimdilerde altında çay içilip yemek yenilebilen büyükçe bir işletme var. Yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı bu yerin çevresi hediyelik eşya satılan küçük tezgâhlarla da çevrilmiş durumda.
İnkaya Çınarı bir Osmanlı yadigârı. Kenarına konulmuş tanıtım levhasında bir “Doğu Çınarı” (Platanus Orientalis) olduğu ve yaşının 2004 yılında 607’yi geçtiği belirtiliyor. (Demek ki şimdi 621 yaşında) Merakla çevresini adımladığımda tam 23 adım saydım. Dört bir yanından sular aktığı için her vakit taze ve canlı. Üzerinde güzel sesli birçok kuş ötüşmekte ve ben çok uzağına oturduğum halde yapraklarına dokunabilmekteyim. Gövdesi öyle kalın ve dalları o kadar büyük ki, yıkılmasın diye bazılarının altına demir dayanaklar konulmuş.
Ağacı görmeleri için İnkaya’ya götürdüğüm ağabeyim ve kardeşim, hayatları boyunca böyle bir anıt görmediklerini söyleyerek sevinç ve şaşkınlıklarını ifade ettiler. Ben de yaz-kış ziyaretçisi eksik olmayan bu koca devin hayallere dahi sığmayacağını ve mutlaka gidilip görülmesi gerektiğini söylemeliyim. Cesameti sebebiyle bir fotoğraf çekip tek kareye sığdırılması mümkün görünmüyor. Başına bir felaket gelmez ise daha uzun asırlar yaşayarak gölgesini arza yaymaya devam edecektir. Ömrü uzun, bahtı kutlu olsun.