Bugün; 20 Nisan 2024, Cumartesi
Aşık Ataroğlu
Metni küçült
Aşık Ataroğlu
Üç Nokta
Tarih : 2014.08.18  19:56:22

OZAN GÖZÜYLE

OZAN SÖZÜYLE

Sevgili dostlar, edebiyatımızda ve sosyal hayatımızda noktanın, virgülün, noktalı virgülün, üst üste iki noktanın cümleleri nasıl şekillendirdiğini, anlam yönünden nasıl değiştirdiğini biliriz.

Ama ayrıca yine edebiyatımızda ve hayatımızda her el kol hareketlerimizin, göz kaş işaretlerimizin, yüz mimiklerimizin çok manalar ifade ettiğini biliriz. İşte bunlar gibi her harfin ve noktalama işaretlerinin de hayatımızda şekil ve duruş itibariyle ayrı ayrı anlamları ve ifadeleri vardır.

Mesela, elif(Allah),mim(Muhammed),cim(Cebrail) gibi.. Ayrıca Namazdaki kıyam duruşu yine Arapça harflerle elif’i, rukuya varış dal harfini, secdeye kapanma ise mim harfini temsil eder diye düşünülerek böylece “ÂDEM” veya “ADAM” yazıldığı anlamları yüklenmiş.

Ya başka bir şairimiz “Kalem kelâmın dik duran halidir diyerek kelâmı şekillendirmiştir.

Tabi ki buraya bir nokta koy, bu noktadan başlayalım, işte her şey bu noktadan sonra başladı, araya bir virgül at diyerek konuştuklarınız çok olmuştur. Sanki konuştuklarımızı o anda yazıyormuşuz gibi noktalama işaretlerini de koyarız dostlar.

Sevgili okuyucularım, dedik ya her noktalama işaretinin ayrı ayrı ifadeleri var ama üç noktanın hikâyesi ve anlatmak istedikleri çok ama çok fazla

Ben yazımın sonunda sizlere takdim edeceğim şiirimde aklıma geleni sizlere soruyor gibi sordum ve yazdım ama o kadar dörtlüğe sığmayacağını bile bile.

Sizlerinde kafasında kaç üç noktalar vardır ve bu zamana kadar da yazdığınız yazılara veya konuşmalarınızın sonuna koymuşsunuzdur ve koymaya da devam edeceksiniz.

“Mektuplarla haberleşildiği, mektupların koklanıp saklandığı devirlerde Anadolu da bir genç askere gidecektir. Evlidir ve askerden mektup yazacak ama o zamanlar sadece hanıma mektup yazmak hoş karşılanmadığı gibi mektup da ismini zikretmek ve ya bizim hanıma da selam ederim demek bile hoş karşılanmaz.

Onun için hanımına der ki hanım, yazacağım mektuplarda senin adını yazamam, ayrıca sana zaten mektup hiç yazamam. Ben gönderdiğim mektupların en sonuna üç nokta koyacağım işte o üç noktalar senin içindir der.

Gün gelir askere gidilir ve askerden mektuplar gelmeye başlar. Gelen mektup gelir gelmez gelinin eline hiç geçmez. Bir hafta kaynananın elif cüzünün içinde gezer, bir hafta da kayınbabanın emekli cüzdanının içinde dolanır derken bir kenara konursa gelin hanım mektubu alır almaz hemen mektubun en sonuna bakar ve üç noktayı görür.”

Artık o anki duyguyu ancak o gelin bir de yaratan bilir. Bizim bilir gibi yazmamız ne kadar yersiz olduğunu sizler daha iyi bilirsiniz fakat derler ki hikâyenin sonuna doğru delikanlı askerden dönmüş yaşlanmışlar, torun toprak büyümüş, dedesinden çatıdaki bisikletini indirmesini istemiş. Dedesi de torununun bisikletini indirmek için çatıya çıkınca köşede üzeri örtülü bir sandıkçık görmüş ve hemen açmış. Meğerki askerden gönderdiği mektupları anacığı bu sandığın içinde saklamış.

Kucakladığı gibi yaşlı hanımına getirmiş ve göstermiş. ‘Bak hanım bak neler buldum. Askerden sizlere gönderdiğim mektupların hepsi bu sandığın içinde deyince, yaşlı hanımı hemen zarfın birini açıp mektubun hemen arka sayfasını çevirip sonuna bakmış ve üç noktaları göstererek,’ ‘ Ah efendi ah sen o zamanlar ne güzel mektuplar yazardın’

Her kesin üç noktası kendini bağlar ve ancak kendince anlaşılır bizim o noktalara dokunmaya hakkımız yok.

Ben Âşık Ataroğlu, şu kadarını halkın ozanı olarak diyebilirim. Sizleri nice üç noktalarınızla baş başa koyarak…

ÜÇ NOKTA

Üç nokta diyerek başlarken söze

Ağız mı dudak mı dil mi üç nokta

Ayrı ayrı malum olur herkese

Yâren mi gardaş mı el mi üç nokta

 

İnanç mı kanun mu belki de töre

Belki asır, belki bir çağ, bir süre

Üç nokta muamma kimine göre

Bir hafta, bir ay mı yıl mı üç nokta

 

Ayrı isimlenir ayrı sanlanır

Kimi hayal eder heyecanlanır

Herkesin gözünde ayrı canlanır

Nergis mi lâle mi gül mü üç nokta

 

Biri baş, biri son, biri ortası

Bir horoz, bir tavuk, bir yumurtası

Bir rüya, bir hayal, umut oltası

Fincan mı falcı mı fal mı üç nokta

 

Yazmıdır, kışmıdır, yoksa bahar mı?

Sıladan gurbete esen rüzgâr mı?

Neleri saklarlar, bilenler var mı?

Postamı mektup mu yol mu üç nokta

 

Deredir, pınardır, suyun gözüdür

Manadır, hikmettir, hakkın sözüdür

Çamın sakızıdır, çiçek özüdür

Kovan mı petek mi bal mı üç nokta

 

Bazen sevinç doğar çileden yastan

Hakka erişince çokları mestan

Fuzuli bu aşkı eylemiş destan

Leyla mı Mecnun mu çöl mü üç nokta

 

Belki bir bilmece çözülmez dava

Belki toprak, su, bir nefes hava

Belki de sevgiyle örülen yuva

Ağaç mı yaprak mı dal mı üç nokta

 

Bir satır sonuna konmuşsa eğer

O zaman noktaya biçilmez değer

Üç küçük noktacık neymiş be meğer

Deryamı deniz mi göl mü üç nokta

 

Çölde serap olup kandıran mı ki

Zemheri ayında donduran mı ki

Keremi Aslıya yandıran mı ki

Ateş mi ocak mı kül mü üç nokta

 

Kimisi uzaktan bir şeyler sanır

Kimisi yakına yaklaşır tanır

Kimisi içine atılır yanır

Bilmidir, bulmudur, ol mu üç nokta

 

Üç nokta koyarken sözün sonuna

O da boyun eğdi aşk kanununa

Ataroğlu’m sazı aldı yanına

Perde mi mızrap mı tel mi üç nokta…

Bu makale toplam 2421 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi