Şüphesiz her şeyin yaratıcısı Yüce Allah’tır. Yaratılmışlar yaratıldıkları geye istikametinde görevlendirilmiştir.
Ot biter, ağaç yükselir, güneş doğar...vs. Melekler durmadan Allah’ı tesbih ederek yüceltir. Bu saydıklarımız ve benzer varlıklar müstakil iradeleri ile hareket etmezler. Onlar ilahi irade istikametinde görevlerini yerine getirirler. Hiçbir zaman Allah’a isyan etmezler. Biz buna sevk-i tabii de diyebiliriz.
İnsanoğluna gelince durum oldukça farklıdır. Allah cc ona bir şeyi yapma ve yapmama hürriyeti adına özgür irade vermiştir. Çünkü imtihan için yaratıldığı dünya hayatındaki başarısı veya başarısızlığı bu irade ile değerlendirilecektir. ‘Gayret bizden takdir Allah’tandır ‘ kelamı kibarı bunun özetidir.
İlahi irade her zaman beşeri iradenin iyi işler yapmasını arzu eder. Hatta ona emreder. İlahi irade insanoğlundan ne ister? Diye soracak olursak bunun cevabı “Benden size muhakkak bir yol gösterici gelecektir.Kim benim gönderdiğim rehbere uyarsa artık onlara ne korku vardır ne de üzüleceklerdir “ mealindeki Bakara süresi otuzuncu ayetinde açıkça belirtilmiştir.
İlahi irade, beşeriyetin babası olan Adem’i as yarattıktan sonra onu başıboş bırakmadı. Ona verdiği akıl nimetine yol gösterici olacak VAHYİ sahifeler, kitaplar şeklinde indirdi. Bu vahyi insanlara tebliğ edecek ve hayatları boyunca yaşayarak insanlığa numuneyi imtisal olan peygamberler görevlendirdi.
Bütün bunlar biz insanların dünya ve ahiret menfaatları için yapıldı. Çünkü ALLAH cc kulları için çok merhametlidir. O, rahmeti ve rahmetli olmayı zatı için tescil ettiğini Kuran-ı Kerimde bildirmiştir.
İlahi irade, yaratıldığından beri insanoğlunun iyiliğini istemesine rağmen Hz. Adem ile başlayan bir hata ile karşı çıkış ortaya çıktı. İblis Allah’ın emrine karşı çıkarak Adem’e secde etmedi. Adem as İblis’in tahriklerine uyarak kendisine yasak edilen ağaçtan kendi iradesiyle yedi. İşlediği günahı samimiyetle itiraf eden Adem’in tevbesi kabul edildi. Ancak İblis dediğimiz şeytan tevbe etmediği gibi, kıyamete kadar insanları saptırabilmesi için Allah’tan izin istedi. Allah cc şeytana o izni verdi.
Bundan sonra dünya imtihanının gereği insanoğlu ile şeytanın iradeleri çatışacaktır.
Şöyleki:
1- Her şeyin üstünde olan ve her şeyin üstesinden gelebilen bir İLAHİ irade vardır. Bu irade iyiliği emreder. Kötülükleri yasaklar. Adaleti emreder. Zulmü yasaklar. İlahi talimata karşı gelenleri zamanla cezalandırır. Samimi tevbe edenlerin tevbesini kabul eder. Özetle Kuranı Kerim ve hadisi şeriflerde verilen talimatlar ilahi iradenin talebidir.
2- Şeytani irade. İblis ile başlayan ve onun soyundan gelen şeytanlarla devam eden iradedir. Bu irade sahipleri bazı insanlarla ortaklık kurarlar. Şeytani iradenin hedefi insanları VAHİ’den ve onun gerçek temsilcileri peygamberlerden uzak tutmaktır. Şunu da açıkça belirtelim ki; şeytan hiçbir zaman Allahı inkar etmemiştir. O her zaman ‘ ey Rabbim!..’ diye Allah’a hitap etmiştir. Ancak şeytan NAS suresinin ifadesiyle onunla ortaklık kuran bazı insanlar, VAHYE aykırı olan her şeyi insanlara süslü göstererek onları doğru yoldan saptırmaya çalışırlar. Burada saymak istemediğimiz her türlü kötülüğün mimarı şüphesiz Şeytandır. O mimarın işçileri de İlahi iradenin dışına çıkarak İlahi talimata rağmen sözüm ona kendilerine hür ve özgür hayat tarzı oluşturan bazı insanlardır.
3- İnsan iradesi. İnsanın aklı ve gücü ile ortaya çıkan bir iradedir. Aklı olmayanların sorumluluğu olmadığı gibi, güçsüz olanlardan da güçleri fevkinde bir şey istenmez. Yani akıl ve güç birliği insan iradesini oluşturur ve yönlendirir. İşte imtihanın sırrı buradadır. İnsan, iradesini kullanarak ya İlahi iradenin veya şeytani iradelerin peşinden gider.
Yukarıda anlatmaya çalıştıklarımız dünya hayatının bir özetidir. Ancak şunu iyi bilelim ki; insanlık tarihi hatta ezel- ebet zamanları boyunca İlahi iradenin peygamberler yoluyla verdiği talimatları değişmemiş ve değişmeyecektir. Peygamberlerin farklı şeriatları günün şartlarına ve kavimlerinin sosyal durumlarına göre farklılık arzetse de ; değişmeyen ortak noktaları vardır. O da: Allah vardır. Her şeyi yaratandır. Rızkı tekeffül eden Rab’tır. Hayatlarını tanzim etmek için insanlara VAHİ indiren İLAH’tır.
Bütün bunlara rağmen tarih boyunca bu ilahi talimata baş kaldıranlar olmuştur. Kimileri Firavun gibi “Ben sizin en yüce Rabb’inizim”demiş, kimileri de Allah’ın koyduğu kurallara aykırı kurallar koyarak İlahi iradeye meydan okumuştur. Tarihin değirmen taşları arasında öğütülen bu zalimlerden eser kalmadığı hepimizce malumdur. Acaba ibret almada işin neresindeyiz? diye kendimizi sorgulamamız gerekmez mi?
Nihayet yirmi birinci asrın medeniyetine(!) ulaştık. Dünya teknolojide zirvede. Medeni kanunlar meriyette. İnsan hakları mükemmel. Hür ve özgür yeni bir hayat tarzı ve nesil devrede... gibi naralar atarak insanlığın gözünü boyayan hatta körelten batı medeniyeti! aslında insanlığı felakete sürüklemiştir.
Terörist vicdanlar adete işbirliği yapmış, dünyada ne kadar ERDEM VE ERDEMLİLER varsa onlara karşı savaş ilan etmişlerdir. Güç ve kuvvetlerine güvenerek zayıfları ezen bu yirminci asrın firavunları hiç bir zaman cezasız kalmayacaklardır. Dünya ve Ahirette...Ancak onları alkışlayan, destek veren, zulümlerini kalben onaylayanlar bu cezadan uzak değildir.
Afganistan’ı , Irak’ı, Suriye’yi, Yemen’i, Libya’yı, Filistin’i yakıp yakan terörist ruhlu iradelerin cezasız kalacaklarını mi sanıyorsunuz? Asla! Arakanlı müslümanları, Suriyeli Sünnileri yakanlar hesap vermeyecek mi? ABDevletleri destekli İsrail terörizmi cezasız mi kalacak? Asla.
CORONA uyarılardan yalnız bir uyarı. Kafirlere, müslümanlara, zalimlere, mazlumlara, şımarıklara, mütevazılara yani herkese bir uyarıdır. Birilerine ceza ise birilerine de tevbe kapısını açmıştır. Bize düşen bu vebaya karşı her türlü tedbiri almaktır. Unutmayalım ki tedbirlerin en önemlisi samimiyetle Allah’a yalvarmaktır.
Allah cc milletimizi, ümmeti İslamı ve bütün Erdemli vicdan sahiplerini bu vebadan korusun.
Allah’a emanet olunuz.