Bu acının tarifi yok. Ne yapsak ne tarafa dönsek içimize yıkılan bir bina var. Tek silahımız birlik ve beraberliğimiz. Bunu elimizden almak isteyen hainlere fırsat vermeyelim. Ülkemiz büyük bir imtihanın eşiğine gelmiş görünüyor. Sadece bu deprem bile büyük bir acıyı yaşatırken halkımıza, başka acıların, başka zorlukların da kara gölgelerini görmek, ona göre bir strateji geliştirmek gereği doğuyor. Etrafımıza ağır silahlarla konuşlananları, sınırlarımızda yıllardır sürdürülen hain saldırıları, Fetö’nün içimizde ve dışımızda nasıl pusuda beklediğini asla unutmamalıyız. Birlik ve beraberlik vurgusu klişe olduğu kadar elzem bir vurgudur bu yüzden.
On ilimizde meydana gelen felaket, on üç milyon insanımızı etkiledi dersek bu hem fiziksel hem duygusal olarak doğru olmaz. Çünkü deprem anından itibaren yurdumuzun her köşesinden insanımız büyük bir sarsıntı geçirdi ve hemen eyleme geçerek felaket bölgesine doğru yardıma koştu. Tırlarla taşıdıkları iş makineleri ve yardım malzemeleri ile alicenap bir millet olduğunu bütün dünyaya, bir kez daha gösterdiler. Bu yönüyle milletimizin bir benzerinin daha olduğunu sanmıyorum. Ancak bir de içimizde nasıl yer ettiklerini bir türlü anlayamadığım çürük yumurtalar var. Acıdan menfaat devşiren yağmacılar ve ülkemizde olumlu ya da olumsuz her gelişmeden siyasi bir çıkar sağlamaya çalışanlar bir türlü kafamda konumlandıramadığım taife.
Enkaz altından çıkan depremzedenin tekbir getirmesinden rahatsız olan tipler bu ülkenin ne tarihine ne kültürüne ne de bugününe yakışmıyorlar. Müslüman ülkede bir vatandaşın sevincini tekbir getirerek belli etmesi kadar doğal ne olabilir? Dünyanın pek çok ülkesinde ve bizim ülkemizde Hristiyan bir futbolcu gol attığı zaman haç çıkarıyor biri de çıkıp bu nedir diye sormuyorken bizim futbolcularımız secdeye varınca homurdanmalar başlıyor. Böyle bir günde bunları yazmak zorunda kaldığım için okuyucularımdan özür diliyorum. Ama insanın ağrına gidiyor. Düşmanın attığı gülle içimize dokunmaz ama içimizden gelen gül acıtıyor, incitiyor.
Elbette bu yaralar sarılacak, o şehirler ayağa kaldırılacak, o insanlarımız da ne kadar zor olsa bile hayata bir yerinden başlayacaklar. Kaybımız büyük, acımız büyük. Ve ateş düştüğü yerden çok büyük. Bütün Türkiye olarak içimiz yandı, yanıyor. Elbette burada yapılan hatalar ve hatayı yapanlar tespit edilip gereken cezalar verilmeli ve yeniden yapılacak işlerde bunlar birer ders olmalı hepimize.
Sonuna kadar bilimin peşinden gidelim, öğrenmek için okullarımızı daha güçlü argümanlarla dolduralım. Zaten Yüce Rabbimiz kelimeleri ve kâinatı bize künhüne vakıf olalım diye verdi ve İslam’ın ilk emrinin oku olması bundandır. Ancak bilimi dinin yerine koymak da neyin nesi? Aynı şey değil ki aynı yere koyasın. Din, Allah’ın bize gönderdiği ve kendi yarattığı dünyada kendi farzlarıyla yaşamamızı istediği bir hayat tarzıdır. Bilim ise kâinatın dilini çözmemiz için bize verilen büyük bir nimettir. Din ile bilim birbirinin muadili değildir. Birbirinin rakibi hiç değildir. Bunu okumuş yazmış insanların çözememesini gerçekten anlamıyorum. Bugün bilim keşke daha iyi kullanılsaydı da silahlanmada doruğa çıkacağına böyle felaketlerde daha işlevsel hale getirilebilseydi.
Son söz: bu vatan bizim, bu kader bizim ve bize başka Türkiye yok. Dışardan lanse edilen fikirlerle kendimizi hakir görmekten vazgeçelim. Biz büyük bir milletiz, yarın da öyle kalalım.
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım :
Genç Online Türkiye'nin En iyi 1
oyunlar1 sitesi