İnsan bir canlıya, kazara da olsa zarar verdiği zaman; onu kırdığı, yaraladığı, üzdüğü için içinde kötü bir duygu uyanır. Hatta bunu bir başkası yaparken görse bile yine kötü hislere kapılır. Oysa İsrail diye güya bir devlet, yıllardır Filistin’e, hem de inançlarının gereği olarak görüp olmadık zulmü yapmakta ve dünyada ne kadar devlet ne kadar millet varsa seyredip durmakta… Ne bu zulmü yapanlar ne de bunu seyredenler bunu bitirmek için kalıcı bir şey yapıyor. Üstelik bu zulüm öylesine pervasız ki, evler, okullar, hastaneler de dâhil olmak üzere kadının kızın, ihtiyarın hastanın, çocukların hatta bebeklerin üzerine tonlarca bomba yağdırılıyor. Ambulanslar dahi hedefte…
Haydi diyelim ki onlar inanmıyorlar, onlar kâfir, onlar gâvur. Adını ne koyarsan o… Peki Müslümanlar neden bir şey yapmıyor? Hatta bazı İslam ülkesi olduğunu iddia edenler neden bu zulmün yanında yer alıyor? Adorno, 1949’da Auschwitz’den sonra şiir yazmanın barbarca olduğunu söylüyordu. Peki, bugün Gazze’den sonra barbarca olmayan bir eylem kalmadığını söylüyor muyuz? “Merhamet etmeyene, merhamet edilmez” demiyor mu Rabbimiz? Sahi merhamet nedir tam olarak? Bir yaralıya, bir sefile, bir acize acımak mı? Hayır! Bir zulüm karşısında kıyama kalkmak ve o zulüm bitinceye kadar eylemde olmaktır bazen de…
Bugün kabe’de, Ravza’da, Kudüs’te dua eden Müslümanlar var; gözyaşlarıyla hıçkıra hıçkıra, ağlaya ağlaya dua eden Müslümanlar! Sahi neden hala bu zulümler, sadece Filistin’de, Gazze’de de değil dünyanın pek çok yerinde sürüp gidiyor? Çünkü artık sadece dua zamanı değil bu zaman. Artık bir kıyam, bir eylem, bir cihat gerekiyor.
Selehaddin Eyyubi bir dizi kahramanı değildi. O duasının gereğini yapan büyük bir eylem adamıydı. Mazlumlarımızı, mahremimizi, ırzımızı, namusumuzu, dahası dinimizi, imanımızı sadece dua ederek koruyamayız. Onları küffarın merhametine bırakamayız. Zira onlarda merhamet diye bir mefhum yok. “İnanıyorsanız üstünsünüz” diyen ayet orada dururken, “Ayağa kalk Sakarya” diyen şair bize haykırıp dururken, istiklal marşımız “Korkma” diye başlarken biz, üstünlüğümüzü yeniden inşa etmek için ayağa kalkmaya, hem de korkmadan ayağa kalkmak zorundayız. Bu sadece ülkemizdeki Müslümanlar için değil, bütün dünya Müslümanları için geçerlidir.
Her yıl milyonlarca insan hacca gidiyor, bundan katbekat Müslüman umre için Mekke’ye, Medine’ye gidiyor. Ve dünyanın dört bir yanından dualar semaya yükseliyor. Herkes Allah’tan bir yardım bekliyor. Allah da Müslümanlar ne yapacak diye bekliyor. Uhud’u, Hendek’i, Bedir’i hatırlamamızı istiyor. Dua her zaman için gereklidir, tevekkül ve sabır da öyle ama biz bu kavramları tam olarak anlamlandıramadık kafamızda. Bu saydığım kelimelerin hepsi de bir musibet geçinceye kadar beklemeyi değil, eylemle ikame edilerek ayakta durabilirler.
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım :
Genç Online Türkiye'nin En iyi 1
oyunlar1 sitesi