On Beş gün önce yerle bir olan Hatay’ımızdan tekrar deprem haberleri geldi. Bu sefer de yıkılmayan ve ayakta kalan binalar yıkıldı. İlk depremden kaçanlar bu sefer depremde can verdi. Hala deprem devam ediyor. Akşam haberi duyduğumdan beri hatay birçok kere sallanmış. Yetkililerin ağzını bıçak açmıyor, hepsi üzgün, telaşlı ve korku içinde…

Bu afat olunca aklıma Nuh tufanı geldi. Her ne kadar Nuh tufanı gibi olmasa da, bu da bir tufan! Allah beterinden korusun.

Kur’an kıssaları tecelli ediyor. Zaman zaman kendini gösteriyor. Daha doğrusu Kur’an ayetleri hakikatlerini haykırıyor. Şunu asla unutmayalım dünya ve ahiret her şey Allah’ın mülkü. Biz insanların ne malı var ne mülkü. Bizler bu dünyada emanetçiyiz. Tabir yerindeyse Allah bize geçici olarak; kullanın, ama iyi ve düzgün kullanın diye, vücut, sağlık, mal, servet, yaşama nimetini emanet olarak veriyor. Zamanı gelince elimizden alacak ve alıyor. Hiç, ölüp gidenlerin; evlerini, arabalarını, malını, parasını, servetini, bütün maddi imkânlarını mezara götürdüğünü gördünüz mü? Görüyor musunuz?   

Hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım; Nereye gidersek gidelim, ne yaparsak yapalım Allah’ı aldatamayız. O’nun, görmediği, bilmediği, duymadığı hiçbir şey yoktur. Nereye kaçacağız?

İbrahim Ethem’e bir genç gelir ve;

“Üstadım, ben günah işlemek istiyorum” der.

 İbrahim ethem:

“iyi ama günah işlemenin üç şartı var. O üç şartı yerine getirebilirsen günah işleyebilirsin” karşılığını verir.

Genç;

“nedir hocam o üç şart?” diye sorar.

İbrahim Ethem:

“1. Şart; Günah işleyeceğin varlığın olmadığı yerde günah işle” Genç,

“Hocam, bu mümkün değil. Allah’ın olmadığı yer yok ki” deyince, İbrahim ethem;

“O zaman günah işleyemezsin” der. Genç,

“Pekiyi 2. Şart nedir hocam” diye sorar. İbrahim Ethem:

“2. Şart; Günah işleyeceğin varlığını nimetlerini kullanma” diye karşılık verince genç;

“Hocam bu, 1. Şarttan da zor.” Der. İbrahim Ethem:

“O halde günah işleyemezsin” deyip arkasından 3. Şartı söyler.

“Günah işleyeceğin varlığın görmediği yerde günah işle” deyince genç;

“Hocam bu, hepsinden daha zor.” Karşılığını verince İbrahim Ethem:

“Madem öyleyse günah işleyemezsin, günah işlemek için çaba gösteremezsin” diye etkili cevabı yapıştırır.

Her afatta; Allah’a dua edelim. Allah’a sığınmak, O’na yönelmek, O’nun emirleri doğrultusunda gitmek zorundayız. Afatlarda bize büyük dersler var. ders afet bize mesajlar verir. Tabir yerindeyse kulağımıza bazı hususları fısıldar. 

Türkiye’m Yasta!

İki Bin Yirmi Üç’te Altı Şubat önemli,

Deprem yıktı geçirdi insanlarım elemli,

Yalnız birkaç il değil dünyanın gözü nemli,   

Birçoğu şehit oldu, ekserisi de hasta,   

Milletçe matemdeyiz, Türkiye’m üzgün yasta!

Canlar açıkta kalmış Hatay ili ayazda,

Bu ne müthiş sarsılış beş yüz atomluk hızda,

Küçük küçük bebekler bütün şehir enkazda,

Asıl yıkım Defne’de bir de ilçe Payas’ta,

Milletçe matemdeyiz, Türkiye’m üzgün yasta!

Sahilleri süsleyen kum zambakları üzgün,

Ülkemizi besleyen Amik Ovası üzgün,

Asi nehri kederli temiz havası üzgün,

Canlarımız tedirgin her an kulaklar seste,

Milletçe matemdeyiz, Türkiye’m üzgün yasta!

Deprem şiddetli vurdu can Kahramanmaraş’ı

Nere baksan hüzün var nere baksan gözyaşı,

Elbistan’dan yükseldi, “Kimse var mı” telaşı,

İnsanlarda bir korku hepsi değişik histe,

Milletçe matemdeyiz, Türkiye’m üzgün yasta!

Adana,  Gaziantep, Malatya, Adıyaman,

Kilis, Diyarbakır kan ağlıyor, acı yaman,

Bu illerim enkazda kaldı, aman ki aman,

Artçılar kamçılandı durmuyor bu hususta,

Milletçe matemdeyiz, Türkiye’m üzgün yasta!

Depremler bitti derken Hatay’ı tekrar vurdu,

Beşik gibi salladı kolonları savurdu,

Korkuları katladı yürekleri kavurdu,

Üzüntü zirve yaptı moral çöktü herkeste,

Milletçe matemdeyiz, Türkiye’m üzgün yasta!