Bugün; 12 Ekim 2024, Cumartesi
Salih Sedat ERSÖZ
Metni küçült
Salih Sedat ERSÖZ
TEĞMENLERİN KILIÇLI EYLEMİ
Tarih : 2024.09.05  10:27:01

30 Ağustos Cuma günü Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’nden sonra teğmenlerin tören prosedürü dışında yaptıkları kılıçlı eylemi gündem oluşturmaya devam ediyor.

Konunun önemine binaen bu haftaki yazımın konusunu bu olay oluşturacak.

Öncelikle olayın nasıl vuku bulduğuna bakalım. Kara Harp Okulundan mezun olan teğmenlerin diploma törenleri yapılmış, birinciler diplomalarını Cumhurbaşkanı aynı zamanda Başkomutan olan Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden almış, kanunda geçen şekliyle yeminlerini yapmışlardır. Ne olduysa bundan sonra olmuştur.

Bin kişilik mezun grubundan teşekkül eden teğmenlerin 300 kişiden oluşan bir bölümü toplanmışlar ve kılıçlarını çekerek önce “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan atmışlar sonra da kanunda yeri olmayan bir yemin metnini dönem birincisinin öncülüğünde toplu olarak tekrarlamışlardır. Kılıçla yaptıkları bu yemin metni şöyle:

“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!”

Esasen bu kılıçlı eylemden önce, törenin resmi kısmında, programın sunucusu şu duyuruyu yapmıştı: “Dönem birincisi Teğmen Ebru Eroğlu’nun konuşması ve mezun olan teğmenlere and içtirmesi.” Bu duyuruyla birlikte kürsüye çıkan Teğmen Ebru Eroğlu, Cumhurbaşkanı ve Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan’ın önünde bir konuşma yaptı ve konuşmasının sonunda teğmenlere and içirdi. Bu and Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 37. Maddesindeki anttı. Dönem birincisi Teğmen Eroğlu böylece 1 saat arayla arkadaşlarına biri resmi ve kanuni diğeri de gayri resmi ve gayri kanuni olan iki ant içtirmiş oldu.

İşte bu eylem gündem oluşturdu ve tartışmaların odağına oturdu. Ne oluyordu? Yeni bir kalkışma mı yaşanıyordu? Bu eylem yeni bir darbenin ayak sesleri mi idi?

Bu eylemle ilgili çok şey yazıldı, söylendi. Bendenizde bu eylemle ilgili görüş ve düşüncelerimi yazmaya karar verdim. Görüş ve düşüncelerimi kafama göre değil, yapılan eylemle Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununu kıyaslayarak yazacağım.

Öncelikle Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununda geçen konu ile ilgili maddeleri görelim.

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu:

Madde 1 – Türk Silâhlı Kuvvetleri: Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri subay, askerî memur, astsubay, erbaş ve erleri ile askerî öğrencilerden teşekkül eden ve seferde ihtiyatlarla ikmal edilen, kadro ve kuruluşlarla teşkilâtı gösterilen silâhlı Devlet kuvvetidir.

Madde 13 – Disiplin: Kanunlara, nizamlara ve amirlere mutlak bir itaat ve astının ve üstünün hukukuna riayet demektir. Askerliğin temeli disiplindir. Disiplinin muhafazası ve idamesi için hususi kanunlarla cezai ve hususi kanun ve nizamlarla idari tedbirler alınır.

Madde 14 – Ast; amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeye, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur. Ast muayyen olan vazifeleri, aldığı emri vaktinde yapar ve değiştiremez, haddini aşamaz. İcradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir. İtaat hissini tehdit eden her türlü tezahürler, sözler, yazılar ve fiil ve hareketler cezai müeyyidelerle men olunur. 

Madde 35 – Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askerî gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, Türkiye Büyük Millet Meclisi kararıyla yurt dışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır.

Madde 37 – Silahlı Kuvvetlere katılan her asker andiçer. And sureti aşağıdadır:

"Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk Sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyliyeceğime namusum üzerine andiçerim."

Madde 43 – Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları siyasi faaliyette bulunamaz. Bundan ötürü Silahlı Kuvvetler mensuplarının siyasi parti veya derneklere girmeleri bunların siyasi faaliyetleri ile münasebette bulunmaları, her türlü siyasi gösteri, toplantı işlerine karışmaları ve bu maksatla nutuk ve beyanat vermeleri ve yazı yazmaları yasaktır.

Madde 110 – Askeri merasimler; Askeri Merasim ve Protokol Talimatnamesi esaslarına göre yapılır.

Birinci madde Türk Silahlı Kuvvetlerini yani Türk Ordusunu, Türk Askerini “Devlet Kuvveti” olarak tarif ediyor. Yani Türk Ordusu, Türk Askeri kimin ordusu, kimin askeri imiş? Devletin Ordusu, Devletin Askeri…

Eylemde atılan slogan nedir? “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” Mustafa Kemal Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur. Kurucu olsa bile Türk ordusu, Türk askeri bir şahsın, bir kişinin askeri midir yoksa topyekûn Türk Milletinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ordusu, askeri midir? Bir grupta çıksa “Biz de falanın askerleriyiz” dese ne olacak? Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanununun birinci maddesi, ordunun, devletin ordusu olduğunu belirlemiş.

Ordumuz Türk Milletinin ordusu olduğu içindir ki ona “Peygamber Ocağı” denmiş, askerimize de Peygamber Efendimizin ismiyle küçük Muhammed anlamında “Mehmetçik” denmiştir. 

Kaldı ki ordumuzun ismini Türk Ordusu olarak koyan Mustafa Kemal Paşanın bizzat kendisidir.

“Ordu, Türk ordusu... Bütün milletin göğsünü itimat, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad... Türk orduları, tarihte benzeri görülmemiş kahramanlıklar, fedakârlıklar göstermiştir. Türk ordusu; dünyanın hiçbir ordusunda seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir” sözleriyle ordunun kendisinin değil, Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Ordusu olduğunu ortaya koymuştur.

Diğer yandan “Mustafa Kemal'in askerleriyiz” cümlesi bir siyasi parti ve düşüncenin kullandığı bir kavram haline gelmiştir. Bu cümle bu nedenle siyasi içerik taşımaktadır. Sarf ettiğiniz sözler doğru bile olsa, birileri tarafından siyasi bir argüman olarak ve bir yerlere mesaj vermek amacıyla kullanılıyorsa, bu argüman hele hele teğmenler tarafından slogan olarak atılıyorsa tabii ki toplumun bir kesiminde rahatsızlık uyandıracaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanununun 43. Maddesi her türlü siyasi gösteri, toplantı, nutuk ve beyanatı yasaklamıştır.  

Yaptıkları yemine gelecek olursak öyle bir yemin metni yoktur. Bu bir yemin metni değildir. Bu, birilerinin yazdığı bir metindir. Kanuni olan yemin metni bellidir. Yukarıda yazdığım gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin İç Hizmet Kanununun 37. Maddesinde yemin metni açıkça yazılmıştır. O da zaten resmi törenle yapılmıştır. Her ne kadar içinde doğru ve katıldığımız ifadeler olsa bile, ikinci bir yemin hem gereksiz hem kanunsuz olmuştur.

Resmi tören bittikten sonra sahanın bir tarafında toplanan 300 kadar teğmen grubunun bu eylemi masumane görünmüyor. Bu eylem, organize edilmiş bir görüntü veriyor. Birilerinin önceden hazırlık yaparak bu genç ve tecrübesiz teğmenleri kullandığı görüntüsü eylemin her halinden belli oluyor. Normal prosedürün dışında yapılan bu eylem asla doğru değildir.

Daha önceki törenlerde resmi tören biter, öğrenciler serbest kaldıktan sonra ailelerinin yanına gider, annelerinin babalarının ellerini öperler, onlarla vakit geçirirler, sonra da yine askeri törenle sahadan ayrılırlardı. Böylesine bir eylem olmazdı, zaten böyle bir eylem Türk Silahlı Kuvvetlerinin ruhuna aykırıdır.  Gelenekte olmayan bir eylemin şimdi yapılması dikkat çekici olmuştur. 

Bu arada bu genç çocukların mutlaka komutanları var. Bu olaylar olurken o komutanlar neredeydi? Resmi törenden sonra sahadan ayrılıncaya kadar teğmenlerin başında bulunması gereken komutanlardan hiç biri yanlarında yok. Müdahale eden olmadığı için bu yasa dışı eylemi rahatlıkla yapmışlar. Bu sebeple komutanların ihmali de söz konusu. 

Her 10 yılda bir darbeler yapılan bir ülkede yaşıyoruz. 15 Temmuz darbe girişiminden buyana henüz 8 yıl geçti. Bir dönem bazı gazeteler tarafından, “Genç subaylar rahatsız” manşetleri atılıyordu. 1960 darbesini, 39 subay yaptı, general bile yoktu içlerinde. Geçmişteki bu olaylara baktığımız zaman, teğmenlerin kılıçlı eylemi üzerine “Yine darbe mi geliyor?” endişelerine katılmamak mümkün değil.

Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 13. Maddesinde disipline yer verilmiş ve “Askerliğin temeli disiplindir” denmiştir. Burada 300 kadar teğmen kendi kafalarına göre bir eylem yapmışlardır. Bu yapılan askeri disipline aykırıdır. Yani disiplinsizliktir.

Aynı kanunun 14. Maddesinde “Ast; amir ve üstüne umumi adap ve askeri usullere uygun tam bir hürmet göstermeye, amirlerine mutlak surette itaate ve kanun ve nizamlarda gösterilen hallerde de üstlerine mutlak itaate mecburdur” denilmektedir. Bu eylem üstlerin emriyle yapılmamıştır. Emirle yapılmış olsaydı teğmenlerin tümünün katılması gerekirdi. Sadece bir grup teğmen katıldığına göre, bu eylem kanunda geçen adap ve askeri usullere aykırı yapılmıştır. Aynı zamanda amirlere itaat edilmemiş, askeri kanuna açıkça aykırı bir iş yapılmıştır.

Kanunun 35. Maddesi silahlı kuvvetlerin vazifesini açıkça belirtmiştir. Yukarıya yazdım. Ordunun vazifesinin vatanımızı dışarıdan gelecek tehdit ve tehlikelere karşı korumak olduğu kanunla belirlenmiştir. Ordunun laikliği ve demokrasiyi korumak gibi bir görevi yoktur. Bu görev siyasetin ve milletindir. Teğmenlerin “laik ve demokratik Cumhuriyeti koruyacağıma” diyerek ve kılıç sallayarak yaptıkları yemin askeri kanuna aykırıdır. 

Kanunun 110. Maddesinde askeri törenlerin nasıl yapılacağı belirtilmiştir. 30 Ağustos’taki diploma töreni kanunda geçen şekliyle resmi olarak icra edilmiş, bitmiştir. Daha sonra yapılan kılıçlı eylem hem kanunlara aykırılık, hem disiplinsizlik, hem haddi aşma, hem siyasi görüntü veren prosedür dışı, mevzuat dışı, vazife dışı bir eylem olmuştur. Önemli olan bu eylemde okunan metnin içeriği değil, bizatihi böyle bir eylemin yapılabilmesidir. Yani ne söylendiğinden ziyade fiiliyat önemlidir.

Asker normal olarak toplu dilekçe veremez, toplu şikâyette bulunamaz. Bunlar askeri kanunla yasaklanmıştır. Peki toplu dilekçe veremeyen, toplu şikâyette bulunamayan asker nasıl olur da kılıçla toplu eylem yapabilir? Toplu dilekçeden, toplu şikâyetten çok daha vahim sonucu olan bu toplu eylemin toplumumuzda rahatsızlık uyandırması gayet tabidir. 

Ortada kesinlikle önceden planlanmış bir organizasyon var. Aksi halde hepsi aynı yöne yürüyüp aynı kılıçları çekip bir çember oluşturamaz, birinin de öne geçip o cümleleri söylemesi ve söyletmesi mümkün olmaz. Demokratik hukuk devleti olan bir ülkede, ordu veya ordu içindeki bir grup bunu yapamaz.

Bir kısım subayın toplanarak, kılıçlarını çekerek, sloganlarla bir yerlere mesaj vermeye kalkması her bakımdan suçtur. Bu olay, askerlik kavramıyla, yurt savunmasıyla, cephe göreviyle ilgili değildir. Bu tamamen siyasi, politik, ideolojik bir eylemdir.

Bu sebeple bu eylemle ilgili Milli Savunma Bakanlığı gerekli soruşturmayı yapmalı, bu genç teğmenleri kullanmaya kalkanlar tespit edilerek gerekli cezalar verilmelidir. Bu genç teğmenlerin de kulakları çekilmeli ve bir daha böyle kanunsuz ve disiplinsiz bir işe kalkışmamaları için gereken önlemler alınmalıdır. Sağlıklı ve mutlu yarınlar diliyorum.    

Bu makale toplam 120 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi