Bugün; 14 Mayıs 2024, Salı
Salih Sedat ERSÖZ
Metni küçült
Salih Sedat ERSÖZ
HOŞ GELDİN YA ŞEHR-İ RAMAZAN
Tarih : 2024.03.15  00:26:29

Biz insanları yaratarak, kendisinin bilinmesini ve tanınmasını murad eden Cenab-ı Hak, yarattığı kulunu başıboş bırakmamış bazı mükellefiyetler yüklemiştir. Bu mükellefiyetlerin ilk adımı, Yaratıcının var ve bir olduğuna gönülden iman etmektir.

Daha sonra da O’nun bizlere gönderdiği bütün hediyeleri baş tacı yapmak ve onlara en kalbi, en samimi, en hasbi bir şekilde sarılıp sahip çıkmaktır. Bu hediyelerin başında da Namaz, Oruç, Hac ve Zekât gibi ibadetler gelmektedir. Her ibadetin kendine mahsus bir takvimi, vakti ve özelliği vardır. 

Yaratıcımızın biz kullarına farz kıldığı yani kesin olarak yapılmasını istediği ibadetlerden biri olan Oruç senede bir ay olmak üzere Ramazan Ay’ında yerine getirilmesi gereken bir ibadettir.

Oruç, imsak vaktinin başlamasından itibaren akşam vaktine kadar olan sürede hiçbir şey yemeden, içmeden ve nefsi arzulardan uzak kalarak yerine getirilmesi gereken bir farz ibadettir.

Orucun muhakkak bildiğimiz ve bilmediğimiz birçok hikmetleri vardır. Ancak, kul olarak bizim, bütün ibadetlerde olduğu gibi Orucu da bizi yaratan Allah’ımızın bir emri olarak yerine getirmemiz gerekmektedir.

Madem ki, Yüce Rabbimiz, yarattığı biz kullarına bazı mükellefiyetler yüklemiştir ve kendisine ibadet etmemizi emretmiştir. Biz de, Rabbimizin bu emrini hiç savsaklamadan, bahaneler ve mazeretler üretmeden, çeşitli teviller yapmadan, O’na tam teslim olarak, emirlerini yerine getirir, “âmennâ ve saddaknâ” ( inandık, iman ettik ve tasdik ettik) ve “semiğna ve atağna” (işittik ve itaat ettik) diyerek kulluk görevimizi ifa ederiz.          

Yüce Yaratıcımızın biz kullarına sevgisinin ve merhametinin bir eseri olan Ramazan Ay’ı, içinde barındırdığı bütün güzellikleri ile, sahuru, iftarı, teravihi ve bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesi ile bizlerle buluşmuştur.

Rabbimizin rahmet, mağfiret ve af deryasının cûşa gelip coştuğu, kabarıp taştığı ve tüm mü’minlerin üzerine sağanak halinde yağdığı bu mübarek Ramazan Ay’ı, Yaratıcımız tarafından bizlere verilen en büyük fırsatlardan biridir. Onun için bu fırsatı çok iyi değerlendirmemiz, eşi ve benzeri bulunmaz bu ay içinde mutlaka hata, kusur ve günahlarımızdan arınmamız, kendimizi affettirmenin yollarını arayıp bulmalıyız.

Böylesine mübarek ve eşsiz, Rahmet, Mağfiret ve Gufran Ay’ı olan Ramazan’a kavuşturduğu için Rabbimize sonsuz şükürler ediyoruz. 

Hoş geldin ya Şehr-i Ramazan…

Hoş geldin on bir Ay’ın Sultanı…

Hoş geldin Kur’an Ay’ı Ramazan…

Hoş geldin kalbimizin nuru, gönlümüzün süruru, önümüzün ve ömrümüzün ışığı olan mübarek Ramazan…

Hoş geldin bizleri karanlıklardan aydınlığa ulaştıran, ruhumuzu doyuran ve cehennem azabından kurtuluş Ay’ı olan, güzel ve güzelliklerle dolu olan feyizli, kutlu Ramazan…

Mübarek Ramazan’ın tüm mü’minler için kurtuluş, hayırlara ve güzelliklere ulaşma vesilesi olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyorum.                                    

RAMAZAN RAHMETİYLE GELDİ, SAFALAR GETİRDİ

Rabbimize sonsuz şükürler olsun ki, bu yıl da Rahmet ayı, huzur ve bereket ayı Ramazan’a kavuştuk.

Yüce Allah’ımız bizlere bir kere daha kendimizi affettirme ve günahlarımızdan arınma fırsatı verdi. Yaratıcımız bir kere daha bizleri; Rahmet, Mağfiret, Gufran ve Oruç Ay’ı olan mübarek Ramazan’a ulaştırdı. Bunun için Rabbimize ne kadar şükretsek azdır.

Bütün kâinatı ve içindeki canlı cansız mahlûkatı yoktan var eden Yaratıcımız Yüce Allah, yarattığı ve üstün kıldığı biz insanlara bazı sorumluluklar yüklemiştir. Namaz, Oruç başta olmak üzere diğer ibadetler, haram ve helaller; Yüce Allah’ın bizlere sunduğu ilahi ikramlardır. Cenab-ı Hak; kullarına değer vermiş, kıymet vermiş, yarattığını muhatap kabul etmiş ve biz insanları yaratılmışların en şereflisi yapmıştır.

Yüce Allah; “Ey İman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki sakınırsınız” (Bakara 183ve “O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur’an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun” (Bakara 185)  buyurarak oruç tutmayı farz kılmıştır.

Mâdem ki, bizler Yaratıcımız olan Allah’ın bir muhatabıyız ve Yüce Allah yarattığı milyarlarca eserinin içinden insana ayrıcalık, üstünlük vermiştir, o halde biz de seçilmiş olmanın, ayrıcalıklı ve üstün olmanın, Rabbimizin lütuf ve hediyeleri ile muhatap kılınmanın şerefi ile davranmalı, beden ve ruh dünyamıza ona göre yön vermeliyiz.

Rabbimizin lütuf ve hediyeleri ile muhatap kılınmanın şerefi ile Yüce Rabbimizin hediyelerini baş tacı yapmalı ve O nasıl davranmamızı istiyorsa eksiksiz olarak o şekilde davranmalıyız.

Ramazan Ay’ı bunun için en büyük bir fırsattır. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeli ve oruç ibadetini, bizleri günahlarımızdan arındıran bir fırsat ve melekût âlemine yükselten bir imkân olarak görmeliyiz.

Orucun farz kılınmasının özelliği ve hikmeti, sadece aç kalmaktan ibaret olmamız değildir. Yemeyi – içmeyi azaltmanın elbette birçok hikmetleri ve faydaları vardır. Ancak, asıl olan sadece bedenimizi yemeye ve içmeye kapatmak değil, bununla beraber, gönül dünyamızı da tamamen kötülüklere, çirkinliklere kapatmak, orucu bedenimizin yanında ruhumuza ve kalbimize de tutturmaktır.

Oruç tutan mü’minler kendilerini kötü ve çirkin huylardan arındırır, Yaratıcımızın emirleri ve O’nun elçisinin söylediği sözler doğrultusunda güzel meziyetlerle donatırsa toplumun bir anda olumlu olarak değişeceğini, yaşanan haksızlıkların, çirkinliklerin ve kötülüklerin sona ereceğini görebiliriz.

Oruç tutmamız sebebi ile oluşan açlığımız ve susuzluğumuz, aç ve susuz kalarak hayatını idame ettirmeye çalışan garip, fakir ve kimsesiz insanları da düşünmeye sevk etmelidir. Hayatları boyunca sürekli olarak açlık içinde kıvranan insanların ve onların yaşadıkları zorlukların hatırlanması oruç sayesinde mümkün olmaktadır. Oruç, bu insanların durumlarını daha iyi anlamak ve sıkıntılarını gidermek için en büyük vesiledir.

Böylesine zor durumda olan insanlara ve evlerine ekmek götürmekte zorlanan kimselere yardım elini uzatmak, paylaşmak, yardımlaşmak gibi hasletlerin Ramazan’da daha çok yaşanıyor olması, Rahmet Ay’ının toplumsal ve sosyal yönden ne denli olumlu bir hava oluşturduğunu göstermesi bakımından oldukça önemlidir.

Ömrümüz boyunca durup dinlenmeden çalışan vücut azalarımızın biraz da olsa dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Dinlenmeye ihtiyaç duyan organlarımızın başında mide ve diğer sindirim organlarımız gelmektedir.

İnsanın ömrü boyunca, bir saniye zaman süresince bile ara vermeden çalışan Allah’ın yarattığı sistem, görevini aksatmadan eksiksiz bir şekilde yerine getirmektedir. Organlarımız görevlerini tam icra ederken, bizim de onlara karşı bazı vazifelerimiz vardır. Onların sağlıklı çalışmalarına katkıda bulunmak vazgeçilmez görevimizdir.

Vücudumuz, Yaratıcımızın bize verdiği bir emanettir. Emanetlere ihanet etmemek ve onları korumak en temel borcumuzdur. Bilhassa sindirim sistemi organlarımıza fazla yük yüklememek ve onları zaman zaman dinlendirmek, onların sağlıklı çalışması bakımından oldukça önemlidir.

Ve en önemlisi oruçlarımız bizi hesap gününe hazırlamalıdır. İçinde yaşadığımız şu mübarek ve faziletli günler, nefis muhasebesi yapmanın, hata ve kusurlarımızı telâfi etmenin, eksikliklerimizi gidermenin tam zamanıdır. Henüz vakit varken ve yüce Allah bizlere fırsat üstüne fırsat sunarken kendimize çeki düzen vermeli ve içinde bulunduğumuz fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Zira bu, son fırsat olabilir.

Rahmet Ay’ı Ramazan’ın içinde iken,  bu fırsatı kaçırmamak ve Ramazan’da affa, rahmet ve mağfirete mazhar olmayı başarmak en önemli kulluk borcumuzdur.

Tüm mü’minlerin mübarek Ramazanlarını tebrik ediyor, sağlık ve huzur içinde nice Ramazanlara ulaşmayı Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

HOŞ GELDİN

Mağfiret, fazilet, esenlik sende,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.
Seninle bereket olur evrende,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

Yolunu gözledik hasret, özlemle,
Buruktu gönüller kasvet, elemle,
Geldin hanelere şenle, keremle,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

Sen gelince iner dünyaya rahmet,
Sendedir bilinmez ilahi hikmet,
Yeryüzüne dolar sayısız nimet,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

Zincire vurulur bu ay şeytanlar,
Sana yazılır hep şiir, destanlar,
Cennete yol bulur oruç tutanlar,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

Seninledir şefkat, sevgi, merhamet,
Seninledir birlik, huzur, selamet,
Sen varken tükenmez, bitmez keramet,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

On bir aydır bize olmuştun hicran,
Sen bize güneşsin biz sana hayran,
Meftunuz, her daim duyarız şükran,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

İzzetli, şerefli, şehr-i Kur’an’sın,
Tüm yaşantımıza mührü vuransın,
Yokluğunla bize büyük hüsransın,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

Seninle hızlanır paylaşım, infak,
Sen varken azalır kin, haset, nifak,
Sen gelince doğar yeni bir şafak,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

Bin aydan hayırlı Kadir Gecesi,
Budur ödüllerin üst derecesi,
Sende ikramların daha nicesi,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

Sayende varılır bab-ı Reyyan’a,
Niyazlar ulaşır Yüce Rahman’a,
Bağlıyız, feyzi bol böyle Sultan’a,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.

Gelince yürekler çarpar coşkuyla,
Ruhlar cuşa gelir, coşar aşkıyla,
Umutlar yükselir cennet köşküyle,
Hoş geldin ayların şahı Ramazan.
SALİH SEDAT ERSÖZ

 

Bu makale toplam 119 defa okunmuştur
Makaleyi Paylaş :
Yazarın Diğer Yazıları
Yazarın Tüm Yazıları

YAZARLAR
HAVA DURUMU

NAMAZ VAKİTLERİ


EN ÇOK OKUNANLAR
FACEBOOK
ANKET
Yeni Arayüzümüzü Beğendiniz mi ?
Evet
Hayır
  
FOTO GALERİ
VİDEOLAR
Copyright © Doğruses - Konya haberleri   |
|
Sitemizdeki yazı , resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz veya kaynak gösterilemeden kullanılamaz.
Görsel Tasarım ve Yazılım : Genç Online Türkiye'nin En iyi 1 oyunlar1 sitesi