Louis Marschalko  Batı radyolarında Bolşevizm aleyhtarı konuşmaların hepsi yalandır dedikten sonra ‘’Bolşevizmin,(Rusça çoğunluktan yana olan)  Yahudi dünya kuvvetinin mütekamil şekli olduğu Batı’da samimiyetle ifade edilmedikçe hür Batı dünyası ve Batı demokrasisinden bahsedilemez. Aynı şekilde Batı dünyasının emperyalist kapitalizm tarafından değil de, Yahudi para kuvvetinin ve basının sessiz istibdadı ile idare edildiği Doğu’da açıkça itiraf edilinceye kadar, demir perde arkasındaki ezilmiş devletlerinden sosyalist diye bahsetmek şerefsizliktir’’ diye devam eder.(Yahudi sf.304)

                Yukarıdaki tespiti bir sonraki sayfada, insanlığı Yahudi tehlikesini görenler, diğeri ise bunu inkâr edenlerdir diye iki sınıfa ayırmak için yaptığını öğrenmek size de şaşırtıcı ve ilginç gelmiyor mu?

                1968 yılında ölen Marschalko, Ortadoğu ülkelerinde oynanan oyunun ve Batı’da bu oyunun zalimlerine alkış tutan namussuz anlayışı şimdilerde yazmış olsaydı, Yahudi ve onun Batılı kölelerine neler söyleyeceğini tahmin edebiliyorum.

                Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, lanetli dergisinde çıkıp duran Peygamberimiz (S.A.V) hakkındaki karikatürü,  basın özgürlüğü adına önce sahiplenip sonra ‘’yanlış anlaşılmış olma’’ riyakarlığındaki cıvıklığı okuyunca ‘’ bizim canımızdan daha değerli bir varlığa  saldıran şerefsiz duruşuyla, bizim ciğerimizi yaktı ama bizim affetmemizin bir anlamı yok. Çünkü  Allah ve Resûlünden özür dileyip iman etmedikçe, öbür alemde başına gelecekleri beklemekten başka seçeneği de yok. Dünyanın en karanlık ailelerinden ve (zamanında) İsrail’in kurulması için büyük çabalar harcayan Yahudi Rothschild’ler tarafından çocukluğundan beri takip edilerek yetiştirilen Macron ve Batı’nın diğer kölelerinden İslam’a dost olmasını elbette bekleyecek değiliz’’ diye geçirdim içimden.

                Macron’un bu düşmanlığını,  Napolyon olmak arzusuyla ilişkilendiren yorumları da isabetli bulmuyoruz. Hiç değilse Napolyon, Mısır’ı işgal ettiği zaman Osmanlı adına güvenliği sağlamaya geldiğini, besmeleyle başladığını ve Kelime-i Tevhid’li beyannameler yayınladığını biliyoruz. Yani toplumun kutsal değerlerine yalan söyleyerek de olsa cephe almaktan çekiniyor ve ona göre tavır alıyordu. Macron ise tamamen Yahudi kontrolüne girmiş olduğu için onun, kapital anlamda dünya hakimiyetindeki büyüklüğüne duyduğu özgüvenle(!) şizofrenik konuşmalar yapıyor ve  İsrail’den de aferini alıyor.

                Genelleme yaparken itidalli olmaya çalışırım ama Batı’nın İslam’a bakışında genelleme yapmakta bir sakınca görmüyorum. Çünkü  Batı’nın yöneticileri, Yahudi sermayesi tarafından esir alındığı için İslam’a bakışları da Yahudi’nin İslam’a bakışına benzemiştir ve bu benzeşim Roma ve Grek Medeniyetlerinin yanlışlarıyla da desteklenip kökleştirildiği için İslam’ın lehine bir dönüşümden (en azından şimdilik)söz edilemez. Peygamberimize (S.A.V.)hakaret eden karikatür krizinde, sevmedikleri halde Macron’un etrafında toplanmalarını görmek- Yahudi’nin icat ettiği- Hristiyanlığın Batı’da ki şuur altını okumak açısından yeterince ders vericidir.

                Bizdeki, Batı’nın laiklik anlayışıyla uyuşmuş tiplerle Macron’un düşünce dünyası arasında bir ilişki olduğu belli de Macron, kendisinin Katolik olduğunu biliyor ama bizimkiler de kendisini Müslüman sanıyor hem de Fransız dergisinin karikatürünü onaylayıp yayınlayarak.

                 ’’Batı dünyasının sözde medeni mağrur(!) vatandaşlarının genel görüşleri ve siyasi fikirleri komünizm ve türevi ideolojilerle uyuşturulmuş kitlelerininkinin aynıdır; çünkü yine Yahudi tekelinin kontrolündedir’’ diyen Marscchalko’yu da haklı çıkaracak o kadar çok olaylara şahit oluyoruz ki; BM ve NATO’nun kararlarının sonucuna uzaktan kulak vermeniz bile yeterlidir. Selamlar.