OZAN GÖZÜYLE
OZAN SÖZÜYLE
Can dostlarım, önceleri yazmış olduğum bir hikayeyi bu günlerde tekrar hazıp hatırlatma ihtiyacını duydum.
Güvel vatanımız Türkiyede çok şeylerin eski yerlerine oturmaya başladıklarını düşünüyordum. Vefasızlıkların yerine vefa hasletinin yerleşmeye başladığını düşünüyordum. Ama şu iki haftadır yurdumuzda yaşananlar, gazete maşetleri, siyasilerin karşılıklı polemikleri, istifalar, dualar, beddular gerçekten beni çok ama çok yaraladı.
Onun içinde demekki her şey bir yere kadarmış veya benlikler ön safa geçmeye başlamış daha da ilerisi bizleri koruyan, yönetenleri de kimler yönetiyormuş diye düşünmeye başladım.
Çok yakın zamana kadar sırt sırta vermiş olarak bildiklerimiz kimlerin dürtüleriyle sırtlarını dönüp karşı karşıya gelmeye başladılar acaba.
Eskiden beri biliriz ki dostlukları pazarara kadar götüren çok olur ama mezara kadar götüren çok ama çoook az olur.
Dostlukları kemer kopuncaya kadar devam ettirmek her kişinin işi iken bel kopuncaya kadar devam ettirmek er kişinin işi olduğunu hepimiz biliriz ve her yerde her zaman da konuşuruz.
Ben bu yazımı her hangi bir siyasi partiyi, herhangi bir cemaati, sendikayı, sivil toplum kuruluşunu veya fertleri kast etmeden top yekun bu vatanda yaşayan ve bu vatanının ekmeğini yiyen suyunu içen herkese yazıyorum. Belki okuyanlar derler ki iyi de ataroğlu kaç kişi okuyacak bu yazıyı büyük gazetelerde olsaydı belki. Birde tanınmış olsaydın dahafa fazla okunurdu diyebilirsiniz. Benim için hiç fark etmez ben yazar söylerim duyanlar okuyanlar bana yeter ve şahit olurlar.
Tüm okuyucularım, bu yurdun tüm fertleri şimdi anlatacağım hikayeden ders çıkarıp diklenmeden dik durmasını öğrenmeliler. Dik duruyoruz diyenler açılarını tekrar kontrol etsinler acaba dik mi duruyorlar.
Vakti zamanında İstanbul’da iki ortak tüccar varmış. Bunlar Hint elinden kumaş getirir satarlarmış. Yine bir gün aralarında konuşup anlaşmışlar birisi Hint eline gidip kumaş getirmek için ertesi gün yola çıkacakmış.
İstanbul’da kalacak olan, gece rüyasında arkadaşının Hint elinden dönerken önüne haramilerin(Eşkiyaların) geçtiğini malları aldıktan sonra arkadaşını öldürdüklerini görmüş.
Sabahı zor etmiş kalkar kalkmaz doğru arkadaşının evine koşmuş. Yola çıkmadan yetişmeliyim demiş ve yetişmiş.
Arkadaşına yalvarmış ne olur bu yolculuğa ben gideyim sen kal diye dil dökmüş. Arkadaşı şaşırmış sana ne oldu da fikrini değiştirdin diye epey ısrar edince arkadaşı da rüyasını anlatmış.
Rüyayı dinleyen yolcu arkadaşı hayret etmiş. Aynı rüyayı bende gördüm. Benim rüyamda da seni öldürmüşler. Olmaz ben yolumdan vaz geçmem sen burada kalacaksın demiş.
Sonunda dükkânı kapatıp beraber gitmeye karar vermişler.
Günlerce yorucu yolculuktan sonra Hint elinden kumaşları alıp dönüşe geçmişler. Dönüşte olanlar olmuş. Rüyalarında gördükleri yerde haramiler önlerini kesip, germişler yaylarını oklarını bunlara doğrultmuşlar.
İki arkadaş da taşa yaslanır gibi birbirlerinin sırtlarına yaslanmışlar ve arkadaş olmuşlar. Yani savunmaya geçmişler.
Birisi bakmış gerili yayın oku tam alnına geliyor eğiliverse kurtulacak ama ben eğilirsem arkadaşım sırtından vurulur diye eğilmemiş.
Öbür arkadaşı da aynı vaziyette, ok tam alnına doğru geliyor eğiliverse başını kurtaracak ama eğilirse arkadaşı sırtından vurulacak. O da eğilmiyor alnından vuruluyor arkadaşı gibi.
İkisi de dimdik ayakta can veriyorlar.
İşte dostlar “Sevgi bir dik duruştur”
Şimdi birkaç haftadır yurdumuz gündemini işgal edenler, dua edenler, beddua edenler, istifa edenler, iftira edenler, topluma hitap edenler acaba bu duruşun neresindeler.
Her neyse olanlar oluyor veya olmuş, toparlanmak olmaz mı? Olur niyetleri halis olanlar söylenenleri sineye çekerler karşılıklı oturur konuşur millet menfaatına fedakarlık yaparak sukuneti sağlarlar.
Üstad Neci Fazıla sorarlar; “Kırılan kalp yine sever mi? Üstad evet demiş.Yine sormuşlar, üstadım siz hiç kırılan bardaktan su içtiniz mi?
Üstad yien cevap vermiş;
Peki sen hiç bardak kırıldı diye su içmekten vaz geçtinmi?”
Sanırım bu sözlerden de bizler ders çıkarmalıyız
Fazla söze ne hacet arife tarif ne gerek.
Ben yine Ali emmiyle dertleşeyim de siz düşüne durun can dostlarım.
A L İ E M M İ
Yine dertleşmeye geldim seninle
Yıkılan gönlümü eyle Alemmi
Yıkanlar yapandan fazla çıkıyor
Ne olacak böyle böyle Alemmi
Söyle kim birliğe meşale yaktı
Dere yatağından dışarı aktı
Köyden göçen köye tepeden baktı
Karışmadı şehir köyle Alemmi
Şehirde rezalet dolup taşıyor
Kızı da oğlu da haddi aşıyor
Evlenmeden bir arada yaşıyor
Geziyorlar pür neşeyle Alemmi
Her meslekten anlar her bir kişimiz
Onun için düzgün gitmez işimiz
Bak karıştı erkeğimiz dişimiz
İlgimiz var her bir şeyle Alemmi
ATAROĞLUM sıraladı peş peşe
Gülsem eğlensem de kalmadı neşe
Böyle yaşayışa böyle gidişe
Biliyorsan çare söyle Alemmi