Her konuşmasında ağzından düzgün bir cümle çıksa ‘’Aaa bu hatayı nasıl yaptı’’(!) diye  yadırgıyorum. Orijinal ve hatırı sayılır bir fikir cümlesine rastladığımı hatırlamıyorum ama öyle bir cümle kurduğuna tanık olmuşsam ‘’gerçekten o mu konuşuyor’’ diye hayretle yeniden bakmışımdır. Yalan söylerken hiç olmazsa bir kez olsun yüzü kızarmaz mı diye kendi kendime sorup durdum ama maalesef kömürleşmiş yanık kıvamında pişmiş olduğu için olsa gerek kızarsa bile kızarıklık seçilmiyor.

                Yetiştiği çevrenin alt kültür grubuna aidiyeti, kendisinde bir aşağılık duygusu geliştirmiş midir bilmiyorum ama korkaklığını saldırganlıkla kapatmaya çalıştığını görebiliyoruz. Bu tavrıyla çok gizli de olsa (bakın ben büyük makam sahipleriyle aynı seviyedeyim onlara istediğimi söyleyebiliyorum mealinde mikro kahramanlık gösterisi) kendisinin sınıf atlamış olduğuna bizi inandırmaya çalışırken yaptığı rolü örtmeye çalıştığının farkındadır zannediyorum ama başarılı olamıyor. Bunu örtemediği gibi gerek bürokratik gerek siyasi seçkinler(örneğin cumhurbaşkanı) karşısındaki ürkek duruşu, başkaları tarafından kolayca yönlendirilmeye müsait olduğu izlenimi veriyor. Araştırıcı ve sorgulayıcı bir zekâdan mahrum olduğu için midir bilinmez ama  bu yönlendirilmeye müsait yapısı nedeniyle istemeden mi yalan söylüyor olduğunu düşünmedim de değil. Çünkü bu yaşa gelmiş bir insanın yalan söylemeye bu kadar istekli olabileceğine Türk toplumunun büyük ekseriyetinin hafızası kapalıdır.   Fakat siyasette ki gelişim  çizgisine baktığımız zaman bir yerlere gelmek için kullanılmaya rıza gösterdiğini söylersek sanırım haksızlık yapmış olmayız.

                Bu değerli siyaset adamının kültürel seviyesini rahmetli Ahmet Kekeç ‘’en son okuduğu kitap İnce Memed’’ diyerek özetlerken belli ki ironi yapıyordu. Ahmet Kekeç kültürel bir seviye tespiti yapıyordu evet ama arkadaşımızın kendi partisindeki milletvekilleri de, öfke ve kinle kabarmış ses tonuyla, Ak Partinin seçmenini eğitimsiz olmakla aşağılıyordu akılları sıra. Rahmetli Cemil Meriç’in, ‘’At kişnemesi, köpek havlaması, çakal sesinden başka ses duymuyoruz. İnsan yok ki bu lügazlar ormanında’’ diye özetlediği İnce Memed, bu siyasi figürün partisindeki milletvekilleri için bir kültür ölçüsüdür anlayacağınız. Lügazlar ormanından Ak Parti seçmeni de böyle görünüyor zahir; ne diyebiliriz ki?

                Bu değerli lider arkadaşımız, yalanın kendisini tatmin etmediği durumlarda sakin güç kıvamında hakaret cümleleri kurmakta son derece yeteneklidir. Bunda kendisi gibi olamamanın etkisi olma ihtimalinden söz edilebilir. Şöyle ki: Kendisini oraya getiren gücün, kendisine verdiği talimat dışına çıkarsa nasıl bir travma yaşayacağını biz biliyoruz da, kendisi bilmiyor olabilir mi? Bu travmadan kurtulmak için kendi seçtiği milletvekili arkadaşlarıyla birlikte demokratik saldırı(!)ve hakaret hakkını(!) sadece içerde Cumhur İttifakına ve ona oy verenlere kullanırken (trajikomik olsa da) yeni ABD başkanı Joe Biden’den yardım istiyorlar.

                Dış politika konusunda ki savrulmaları konusunda Cumhur İttifakı yöneticileri tarafından eleştirilirken, doğrusu haksızlık(!) yapılıyor kanaatindeyiz; kendisini oraya getiren gücün millet olmadığını hesaba katmadıkları için. Çünkü insan sütünün akıntısı, beslendiği kaynağa doğrudur.  Kur’an, ‘’keşke biz de Müslüman olsaydık derler’’ ifadesini inanmayanlar için kullanır. Kimseyi tekfir etme hakkımız elbette yok ama bazıları, böyle bir iç geçiriyor da onun için mi saldırgan, küfürbaz ve gayri millileşiyorlar diye bir soru  aklımıza gelmiyor değil. Bu saatten sonra maalesef bu değerli siyasi figüre ve kendisine halâ oy verecek olanlara saygımı yitirdiğimi  de belirtip konuyu kapatıyorum. Selamlar