AYASOFYA
İstanbul’un fethiyle, Ayasofya gülmüştü,
Bütün haçlı zihniyet, kahrından hep ölmüştü.
Büyük fetihle dünya, yeni bir çağa döndü,
Hak ziyası parladı, Haçın feneri söndü.
Gökleri kuşatmıştı, maneviyat nefesi,
Ayasofya’dan çıktı, şanlı ezanın sesi.
Allahuekber sesi, ulaştı dağa taşa,
Secde nasip eyledi, eğilmeyen çok başa.
Asırlar boyu bu ses, sardı tüm gönülleri,
Susmadı hiçbir zaman, Kur’an’ın bülbülleri,
İnliyordu bu çağrı arzın her ortamında,
Eyüp el Ensari de mutluydu makamında.
Öyle bir gün geldi ki, susturuldu ezanım,
Dengeler alt üst oldu, bozuldu tüm mizanım.
İşte o gün başladı, Ayasofya’ya zulüm,
O emsalsiz mekâna, geldi bir nevi ölüm.
Ayasofya’mız yetim, o artık şimdi öksüz,
Ezanlar gümbür gümbür, okunsun hep ölümsüz.
Bitsin artık bu hüzün, sona ersin bu kasvet,
Minaresi ezana, mihrap namaza hasret.
Manen haber veriyor, Ensari Eyüp Sultan,
Diyor ki; “hiç susmasın, bu ulvi kutlu destan”.
Açılsın Ayasofya, Fatih bize küsmesin,
Emanete sahip çık, hilal yere düşmesin.
Bir Fatih gelir mutlak, Ayasofya açılır,
Fetihteki o nurlar, tekrar yurda saçılır.
Salih Sedat inanır, biter bir gün esaret,
Bekliyoruz yıllardır, nerdesin ey cesaret?